Refresh loader

Category : Sağlık-Güzellik

Cinsellik-Afrodizyak

“Seni sıcak zeytinyağı gibi seviyorum.”
Çivi yazılı tabletten, 4000 yıl önce Mezopotamya

Antik Yunan’da sadece kadınlar değil, yarışmalara katılan erkekler ve savaşçı erkekler de zeytinyağı sürüyorlardı. Öyle ki Hera’nın, Zeus’u baştan çıkarmak için mis kokulu zeytinyağı ile vücudunu ovduğu ve kadife gibi olmasını sağladığı belirtiliyor. Kadınların yürüdükçe etrafa hoş kokular yaydıkları söyleniyor. İlk defa o dönemde kadınların, güzel kokan bitkileri ezerek zeytinyağı ile güzellik kremleri yaptığı biliniyor. Kadınlar, nadide etera parfüm şişelerinden damla damla akıtarak yılda 1,5 litre zeytinyağını yüzlerine ve vücutlarına sürüyorlardı. Erkekler ise, spor, masaj ve cilt bakımı için yılda 5-10 litre zeytinyağı tüketiyorlardı. Gılgamış Destanı’nda da  yıl MÖ 3000’ler, kadınların hoş kokulu yağlar sürdüğü anlatılır. Asurlu tüccarların, sürünmek için zeytinyağı sipariş ettikleri biliniyor yıl MÖ 1950-1750.

California Üniversitesi’nden Prof. Tom Scanlon diyor ki: “Parlak, bronzlaşmış, sağlıklı bir vücut üzerindeki zeytinyağı, kelimenin tam anlamıyla “gösterişli” bir süstü. Yağ, vücudun erotik gücünü arttırdı ve ilk olarak Sparta’da, sonra da Yunan dünyasında aynı cinsiyetten erkek arzularını-oğlancılığı (pederasty / Päderastien-Knabenliebe) teşvik etti. “

Atina Üniversitesi’nde 2018 yılında yapılan bir araştırmanın sonuçları yayınlandı. İngiliz Daily Telegraph gazetesinin haberine göre 600 erkeğin katıldığı araştırma, günde en az 9 çorba kaşığı zeytinyağı tüketenlerde iktidarsızlık riskinin diğerlerine göre daha az olduğunu gösteriyor.

Bu kişilerde testosteron seviyeleri de, az zeytin tüketenlere göre yüzde 40 daha fazla.

Dr Christina Chrysohoou, uzun vadede bir erkeğin cinsel gücünü artırmak için “Viagra’ya değil zeytinyağına” başvurmasını öneriyor.

Chrysohoou, “Bu, cinsel fonksiyon sorunları için ilaçsız bir çözüm. Viagra ise uzun vadeli bir çözüm değil; sadece cinsel kapasitede kısa süreli bir etki yaratıyor” diyor.

1990’larda Viagra’yı bulan ekipte yer almış Prof. Mike Wyllie, genel olarak cinsel sorunların ilaçla çözümü eğiliminin yaygın olduğunu oysa sertleşme bozukluklarının yaklaşık yüzde 80’inin kalp damar sağlığıyla ilintili olduğunu vurguluyor. Bu kişilerde testosteron seviyeleri de, az zeytinyağı tüketenlere göre yüzde 40 daha fazla olduğu belirtiliyor.

Ayrıca, İngiliz Kalp Vakfı’da araştırma sonuçlarını desteklediğini açıklamış.

Girit ve Seks

Afrodizyak-Aphrodisiakum, libidoyu canlandırmak veya arttırmak için aktif bir bileşen. Cinsel arzuları tahrik edici ve uyarıcı etkisi var. Kısaca, bazı ot ve bitkisel  hatta hayvansal maddeler de dahil, elde edilen alaşımlarla cinsel gücü artırma. İsteği ve uğraşı neredeyse insanlık tarihi kadar eski.

Afroditin adından gelen kavram, cinsel haz ve gücü artırıcı maddelere verilen genel bir ad. İstiridye (Kazanova, cinsel gücünü günde çok miktarda istiridye yemeye borçlu olduğunu söylermiş),  bazı hayvanların boynuzları, tütsü-koku, kocakarı ilaçlarına ve macunlara varana kadar pek çok madde ve büyü gibi madde üstü de kullanılmıştır. Cinsel hayat, bütün canlılar için yeme içme kadar büyük önem taşıyor ancak, üreme işlevi ötesinde de cinsel haz ilk insanlardan bu yana vazgeçilmezliğini koruyor.

Türkçe dilinde, İsmet Zeki Eyüboğlu’nun çalışması “Cinsel Büyüler ve Anadolu Kuvvet Macunları” ve 18. yüzyılda “Tuhfe-i Müteehhilin” (Evlilere Armağan) kitabı bu yönde etraflı bilgi kaynakları arasındadır.

Bitkisel, hayvansal ve kimyasal kaynaklardan pek çok etkisi olan ve olmayan daha çok ticari, modern tıbbın da dahil olduğu yan etkileri de olan madde var piyasada. Zeytinyağı Afrodizyak alanında da en çok kullanılanlardan. Bir Girit/Kritsa atasözü-deyimi aynen şöyle:

“Zeytinyağıyla yatakta yağ gibi çalışırsın, tereyağıyla sadece iyi uyursun!”

Kleopatra  

Kleopatra MÖ 69-30, Sezar sonra da Markus Antonius’un ilgisini sürekli kılabilmek için eşek sütü banyosunun vücudunda bıraktığı hoş olmayan kokuyu yok etmek istiyordu.

Pürüzsüz, kadife gibi yumuşak bir cilde sahip olan Mısır Kraliçesi (Kleopatra) banyodan çıktı – ve gül kokulu zeytinyağı ile baştan ayağa kendini tekrar ovuşturdu. Parfüm bulutları da ayrıca Romalı Devlet adamlarının isteğini  uyandırdı! Aslında, yapısı ve etkisi ile zeytinyağı, cildin suya karşı bloke ve olumsuz dış etkilere karşı koruyan doğal nemlenmesini sağlar.  Cilt üzerinde koruyucu bir film oluşturur ve suyun kaymasını sağlayan çok küçük moleküllerden oluşur. Bunun için birkaç damla yeterlidir. Günümüz kozmetik endüstrisi, zeytinyağının bu etkisini kremlerle tende uygulanabilmesini sağlıyor.

Perpetua

Dinsel kitaplarda anlatıldığına göre; Mısırlı Aziz Makarios 4. yüzyılın ünlü bir sofusu idi. Büyüyle kısrak haline dönüştürüldüğü iddia edilen bir bakire kadını, vücudunun her yerini yağla ovarak, iyileştirmiş – koyu bir sofu için bile herhangi bir arzu duymadan yapılması zor, hassas bir görev. (Müller, Tom 2012)

Hristiyan dini tarihinde bir figür olan ve yargılanmakta olan Perpetua hapishanede bir gece rüya görür, “…  kademelerde büyük bir kalabalığın izlediği amfitiyatrodaydı. “Sonra yardımcıları ile çirkin bir Mısırlı (Aziz Makarios) benimle savaşmak için bana doğru geldi. Yakışıklı gençler de benim yanıma geldi ve benim de yardımcılarım ve taraftarlarım oldu. Beni soydular, bir erkek gibiydim. Arkadaşlarım, savaş oyunlarında olduğu gibi benim bakımımı yapıp, yağla ovdular. ” diyor. (Müller, Tom 2012)

Caterina Sforza

Rönesansta zeytinyağının yeni kullanım alanları ve kimyasal özellikleri geliştirildi. Cadıların yaptığı gizli merhem ve tentürler çoğunlukla zeytinyağından yapılıyordu. Rönesansın bilimadamı öncüllerinin farmakolojik ve simyasal yaratıcılığı geniş alanlar açtı. Parlak zekası ve güzelliğiyle ünlü ve soylu Caterina Sforza,  500’ün üzerinde ilaç, simya ve kozmetik (koku, krem) tariflerinden oluşan „Eksperiment“ (Gli Esperimenti) adını verdiği bir kitap bıraktı. Savaşlar, tutsaklıklar içinde geçen maceralı bir özel hayatı, üç evliliği ve 8 çocuğu oldu. Ve son yıllarda Caterina Sforza’nın “Mona Lisa” olduğu iddia ediliyor.

“Tariflerinin birçoğunun kökeni büyülü ritüellerde vardı. Ayrıca, antik Yunanlıların coşkuyla uyguladığı cinsel uyarılma için gurur duydukları, zeytinyağının yetişkin afrodizyakları ve erotik yardımcılığı  geleneğini sürdürdü.” (Müller, Tom 2012)

Sisi Avusturya Kraliçesi Sisi (Elisabeth 1837-1898), döneminin en güzel kadını olarak biliniyordu, özellikle Macaristan, Avusturya, İsviçre ve Almanya saraylarında zengin, aristokrat erkeklerin gönlünü fethetmişti. Çok özgür bir hayat sürdü, en çok dikkat ettiği cild güzelliğiydi. Uzun süre, 2. yüzyılda Galenos tarafından geliştirilmiş olan “Coldcream” kullanmıştı. Bu günümüzdeki nemlendirici kremlere tekabül ediyordu ve içeriğinde; su, balmumu ve zeytinyağı vardı. Nemlendirici ve E Vitamini bir bileşen ‘Anti-Aging’ fonksiyonu görüyordu. Kraliçe ayrıca, serin yüz maskesi ve sıcak olarak da ‘Zeytinyağı Banyosu’ yapıyordu.

Kozmetik

Akdeniz’in iki büyük adası Girit ve Kıbrıs, sanki aralarında anlaşmışcasına birbirleriyle çok ilintili bir alanda, Kozmetik-Parfüm ve Cinsellik konusunda adeta uzmanlaşmışlardır.

MÖ 3500’de Mısır’daki Abytos’un mezarında kupalarda kokulu yağlar ve merhemler vardı. Gılgamış Destanı’nda zeytinyağı ve parfüm, medeniyet metaforu olarak görüldü. MÖ 3000’lerde parfüm kullanılıyordu. Kazılarda Alabaster (Kaymak Taşı)’den yapılma parfüm tüpleri bulunuyordu. Yunanistan’da kazılar ve duvar resimlerinde bulunan, sporcuların da kullandığı “aryballos” olarak bilinen dar boyunlu şişeler vardı.

Parfüm; kutsal-dinsel kullanım alanının dışına da çıkmaya başladı. Zeytinyağından farklı otlar ve bitkilerle birlikte yapılan parfüm, masaj ve güzellik için yararlanıldı. Ayrıca, Afrodizyak (hem kadınlar hem de erkekler için, daha iyi ve uzun süreli sex için bir alaşım) geliştirildi. Bu günümüzde de çok daha iyi geliştirilmiş olarak geniş bir pazara sahip.

Mitolojiye göre, aşk ve şehvetli arzular tanrısı (Aphrodite) Afrodit’in Kıbrıs’ta denizden çıktığı ve parfümü bulduğuna inanılır. Doğru olsa gerek zira, Kıbrıs adası parfüm imalatının bir kaç bin yıllık merkezidir.

MÖ 1850’de zeytinyağından parfüm geliştirip, bütün Akdeniz’e ihraç ediyorlardı.  2008’de Kıbrıs’ın güneybatısında bir depremden sonra -adeta Pompei gibi- zamanın durduğu bir kent bulunuyor. İtalyan arkeologlar, Pyrgos sahilinde 4000 yıl öncesinden kalma, dünyanın en eski parfümünü bulup Roma  “Capitoline” Muzesi’ndeki “Afrodit Sergisi”nde sergilediler.

İspanyol zeytinyağının en önemli müşterisi Hamburg’lu firma Beiersdorf. Yılda 7 ton zeytinyağını kozmetik ürünler Florena Markası için işleniyor. Bu gelişme çok yeni, yaklaşık son on yıldır kozmetik sektörü doğal bitki ve otlar alanına girmek durumunda kaldı. Bu sadece zeytin üzerine yapılan araştırma sonuçlarından değil, aynı zamanda tüketicilerin giderek bilinçlenmiş olması ve var olan ürünlerin büyük oranda kimyasal içermesiydi.  Antik Yunan’dan beri aslında zeytinyağının kuru ciltlere iyi geldiği biliniyordu. Sadece Hera, Afrodit, Odysseus değil pek yaygın olarak kullanılıyordu. Öyle ki, zeytinyağı yenmeden önce cilt bakımında kullanılıyordu. Buna rağmen, bitkisel yağlar ticari kozmetik ürünlerde uzun süre işleme güçlüğü nedeniyle önemli bir rol oynamadı. Ayrıca kokusu iyi bir zeytinyağı (Naturel Sızma) değilse sorun yaratıyordu. 2000’li yıllarda zeytinyağı adeta tekrar keşfedildi. Bunda dünyadaki Organik/Bio (Doğal) ürünlere artan ilginin de payı oldu.

Florena ürün geliştirme sorumlusu Anette Bürger “kuru cildin ihtiyacı olan uçucu yağların oranı %85, cildi kurumadan koruyan Linoleik asit zeytinyağında var. Antioksidan etkisi ise, zeytinyağının en önemli özelliği. Kozmetikte kullanılan diğer yağlarda E Vitamini var ama, Polifenol gibi antioksidanlar, serbest radikallere karşı hücreleri koruyan antioksidanların etkisi çok önemli”.

*Yiyeceğin yanısıra merhem olarak da kullanılan zeytinyağı; tahrişin neden olduğu acı ile yanmayı giderici ve yumuşatıcı özellikleri olan losyondur da.”

*Zeytinyağı sağlık ve güzellik kaynağıdır. Cilde ve saçlara çok faydalıdır. Cildi besler, korur ve yumuşatır.” 1904 yılında Penaten kremi piyasaya çıkana kadar ve daha da uzun bir süre Akdeniz ülkelerinde bebeklerin popolarına zeytinyağı sürüldü.

*Zeytinyağı, derinin foliküllerine penetre olabildiği için, gerek internal gerekse eksternal dokuların yara veya iritasyonunda ve enfeksiyonlara karşı yararlıdır.

Zeytin yaprağı Özü (Hulasası)

Olivenblattextrakt – Olive leaf extract 

Zeytinyağı yapraklarındaki Oleuropein maddesi sağlık ve kozmetikte geniş bir değerlendirme alanı buldu.

Zeytin ağacının yaprakları, mikrop öldürücü, ateş düşürücü, yatıştırıcı, kan şekerini ve yüksek tansiyonu düşürücü, iştah açıcı, idrar söktürücü özelliklere sahiptir. Şeker hastalığına da zeytin yaprağı önerilir.

Yıllardır çok yaygın bir şekilde antibakteriyel özelliği nedeniyle vücuttaki parazitlere karşı, bağırsakların temizlenmesinde kullanılıyor. Çay olarak da giderek yaygınlaşıyor.

Ateş düşürmede “daha etkili bir yöntemse zeytin yapraklarını kaynatarak elde edilen özün -yaklaşık yarım litre kalana kadar kaynatılan bir litre su içine 30g kadar zeytin yaprağı- tatbiki ile ateşin düşürülmesi sağlanır” (Rolleston, George 2010) (Aktaran: Cihan Özgün, ZAY 2018).

Gastrit ve ülsere karşı korumada etkin yardım sağlar. Hazmı en kolay olan zeytinyağı besinlerin bağırsaklar tarafından çok daha iyi emilmesini sağlayarak bağırsakların çalışmasını düzenler. Zeytinyağı gastrik asiditeyi azaltabilmektedir. Yağların sindirimi diğer besinlerin aksine ince bağırsaklarda başlamaktadır. Zeytinyağı, bilinen sıvı yağlar içinde en kolay hazmedilenidir. Çünkü zeytinyağı, diğer yağlardan farklı olarak, midede bulunduğu sürede sindirim için gereken mide asitlerini düşürdüğü gibi, midede çok kısa bir süre kalarak bağırsaklara geçmektedir. Buna ek olarak zeytinyağı, sindirim için vazgeçilmez olan salgıları da olumlu yönde etkilemekte ve safra kesesinin kolestrolden temizlenmesine yardımcı olmaktadır.

Sabun

Günümüzde, “Sabun yapımında temel olarak, zeytinyağı, pirina yağı, ayçiçek yağı, yerfıstığı yağı, palmiye özü yağı, iç yağı gibi yağların kullanımı ile elde edilen yağ asitleri sodyum tuzları (sabunlar) yıkama, pişirme, sıvılaştırma, ve sabunlaşma basamaklarından meydana gelmektedir” diyor Manisa CBÜ öğretim üyesi Doç. Dr. Özlem Tokuşoğlu.

Sabun kurudukça, yağ ve alkali karışımı fermente olur, hijyenik ve dermatolojik özelliklerini iyileştirir, en az altı ay süren bir işlem olmasına rağmen, yıllarca sürebilir.

Nihai sabunun kalitesi, bileşimi ve yaşı ile belirlenir.

Mezopotamya’nın bereketi sadece şarap ve zeytinyağıyla sınırlı değildi. MÖ 3000 yılından kalma kil tabletlerde, potasyum ve yağla karıştırılarak elde edilen bir maddeden söz edilmektedir.

Romalıların yıkanmaya düşkün oldukları MÖ 25’de yüzlerce hamamın olduğu biliniyor. Ancak, sabunun Roma hamamlarında temizlik alanına girişi MS. 200’lerde. Mısırlılar da banyoyu seviyor ve temizliğe özen gösteriyorlardı. Türkler ve Osmanlılar sabun yerine kaşıkotu, tavşankulağı gibi çeşitli ot ve kökler, kül kullandılar.  O dönemde Yunanlılar da temizlik için bitkilerden yararlandılar ama, daha sonra zeytinyağı süründüler. MS. 2. yüzyılda, Yunanlı fizikçi ve doktor Galenos, hem sağlık hem de temizlik amaçlı olarak sabunu önermişti. Rönesans’la birlikte Marsilya ve Venedik arasında bir sabun imalat merkezi oluştu. Deri işletmeleri, tekstil boyamada, yün işliklerinde yoğun bir zeytinyağı kullanımı vardı.

This image has an empty alt attribute; its file name is sabun-013.jpg

Bir Fransız tarafından ilk sabun fabrikası Kandiye’de kuruldu. Osmanlıların adada sabun fabrikalarının hızla artışını sağladıkları anlaşılıyor. Sabun üretimine ilişkin bilgi ve teknikler konusunda Osmanlının bir tecrübe birikimi vardı. Suriye Halep, (Suraiya Faroqhi bunu Halep’in kuzeyindeki Akabe ve güneydeki Eiat’ı içine alan bölge, günümüzdeki; Suriye, Lübnan, Filistin ve İsrail olarak düşünüyor, yani Afrin ve Nablus da bu bölgenin içinde yer alıyor.) Mora, Hatay ve Midilli sabun işlikleri bunlardan en bilinenleri. 17. yüzyılda Tunus sabunları da Akdeniz piyasasında yer alıyordu. Mısır ve Osmanlı önemli alıcılardandı.

Nablus, 1700’lerde sabun başkenti olarak biliniyordu. Bir başka merkez ise Marsilya idi. Marsilya, bilimsel araştırmalar sonucu denizaşırı ülkelerden elde ettiği diğer bitkisel yağlarla sabun pazarında kısmi bir üstünlük sağlamış olmakla birlikte, sabun sanayiinde hammadde olarak Girit’e başvurması öneriliyordu. Kuzey Avrupa’da kişisel temizlik, yıkanma pek yaygın değildi ama, giysilerin sabunlanması önemliydi. Onu da Provence’deki parfüm kokulu sabun imalathaneleri karşılıyordu. Ayrıca, hem Fransa hem de Osmanlı tekstil ve yün işliklerinde (Fes de buna dahil) sabuna ciddi bir ihtiyaç duyuyordu. Marsilya sabun işliklerinin 18. yüzyılın ilk çeyreğinde toplam ithalatının %55’i Osmanlı zeytin bölgelerinden yapılıyordu. Girit’in ünlü zeytin bölgesi Hanya ise tek başına %22’den fazlasını karşılıyordu.

Girit Osmanlı döneminde, hem zeytinyağı hem de sabun işlikleri alanında önemli bir gelişme gösterdi. 1723 yılında altı olan sabun işliği sayısı, 1750’lerde oniki, 1783’de ise onsekizi bulmuştu.

Günümüzde kullanılan sabun, yani “gerçek anlamda bilimsel sabun yapımı ise, 18. yüzyılda Michel Eugene Chevreul’un katkılarıyla, kimyasal formüllerin ortaya konulması ve buhar makinesi vb. buluşların gerçekleşmesiyle oluşturulmuştur ve sabun yapımı gerçek bir sanayiye dönüştürülmüştür.”(Ertunç, Metin 2018)

Trablus’taki işliklerin 17. ve 18. yüzyıllarda, Osmanlı İmparatorluğu’nun sabunundaki temel alkali madde olan külün taşınmasını zorunlu kılan elverişli mali düzenlemeleri yapması Humus ve Hama çöllerinden (bugün Suriye’de) Trablus’a ulaştırılmasını sağladı. Bu kül nakliyesinin üçte ikisi yasal olarak, Osmanlıların Trablus’ta kurduğu dört devlet sabun işliğine tahsis edildi. Bu gelişme sonrasında, Tripoli’de Han al-Sabun yerel sabun endüstrisinin kalbi oldu. Buradan Tripoli sabunları Levant’ın (Lübnan) dışındaki noktalara ve hatta Osmanlı dünyasının ötesine geçti.

Suriye ve Lübnan’da, günümüzde hala zeytinyağından yapılan sabunların yanı sıra defne sabunları da çok ünlü, Lübnan’da Audi Vakfı tarafından kurulan küçük güzel bir müze var, eskiden sabun fabrikası olan bir binada bulunuyor.

Sidon kentindeki Musée du Savon’da (Sabun Müzesi),  Tripoli’nin 16. yüzyıldan kalma sabun pazarı Han al-Sabun, Eski Şehir’de görülmesi gereken yerlerdendir.

Hem Suriye hem de Lübnan’daki birçok geleneksel sabun üreticisi günümüzde; yeni bir pazarlama stratejisi geliştiriyor: Birincisi, batı banyosu ve güzellik ürünleri için kullanılan paketleme uygulamalarını geliştiriyorlar, sonra, Avrupa, ABD ve yakınlarındaki Körfez ülkelerinde bu tür ürünlere yönelik artan talebi karşılamak için sabunlarını “doğal” ve “organik” olarak pazarlıyorlar. Son olarak, bir dizi geleneksel sabun üreticisi de ürünlerinin daha iyi pazarlayabilmek için internet imkanını kullanıyor.

Klasik sabun yapımı, kişisel amaçlı veya küçük ticari imalata günümüzde de “Marsilya” metodu adı veriliyor. 20./21. yüzyılda hem Marsilya hem de Halep, Nablus birkaç yüzyıldır dünyanın değişmeyen sabun merkezleri olmayı sürdürüyorlar.

Türkiye’de 1990’lı yıllarda Ayvalık’taki geleneksel sabun üretimi önemini kaybetmiş ve Nizip, Hatay ve İzmir’e kaymıştır.

Tıp Alanı

“Genç kalmak için günde bir fincan zeytinyağı içilir.”
İbn-i Sina

“Günde bir bardak zeytinyağı iç ve sonsuza kadar yaşa!”
Girit atasözü

Zeytinyağının değeri, özelliklerinin lezzet ve damak tadıyla sınırlı olmadığı artık genel olarak biliniyor.  Zeytinyağı çok yönlü bir meyva suyu, sağlık alanında en genel tanımıyla; vücudun, bakterilere, virüslere ve mikroorganizmalara karşı bağışıklık sistemini güçlendirir. Bu özellikleri ancak, Naturel Sızma/Extra Vergine/Natives Olivenöl tanımına giren zeytinyağlarında bulunuyor.

Yaşlı Plinius’a göre, “insan vücuduna iyi iki sıvı vardır; Zeytin ağacının yağı insanı tazeler, şarap kuvvet verir. Zeytinyağının doğal özellikleri vücuda ısı sağlar, soğuğa karşı korur, başınız sıcaklaştığında serinlik verir.” Yüz yıldan fazla yaşayan Demokritos, “içimizi balla, dışımızı zeytinyağıyla yuğarak uzun yaşamanın mümkün olduğunu” söylemiştir.

Romalı Augustus yüz yaşındaki Pellio Romulus’a nasıl dinç kaldığını sorar, aldığı cevap söyle; “içsel olarak balla şarapla, dışsal olarak zeytinyağıyla”.

Burada sözü geçen zeytinyağı daha çok sporcuların vücudunu ovduğu, erkek ve kadınların çekicilik güzellik için süründükleri yağ; aynı zamanda aydınlatmada, ayinlerde, vaftizlerde kullanılan yağ, yiyerek lezzeti ve sağlığa yararı henüz tam olarak anlaşılamamış kültüre alınmadığı dönemlere ait.

Ama İbn-i Sina (Batılıların tanımıyla, Avicenna), bu döneme yetişiyor, “El-Kanun fi’t-Tıb” adlı 14 ciltlik Tıp Ansiklopedisinde; “Genç kalmak için günde bir fincan zeytinyağı içilir.” demiş bundan bin yıl önce.

“Günde bir bardak zeytinyağı iç ve sonsuza kadar yaşa!” Giritlilerin zeytinyağının artık büyük oranda olumlu özelliklerinin ve sağlığa yararlarının anlaşıldığı dönemlerden bu yana kullandıkları bir cümle. Akdeniz zeytinyağı kültürünün de ötesinde, çağımızda artık zeytinyağı tıp biliminin vazgeçilmez bir maddesi oldu. Kozmetik-Parfüm alanındaki kullanımı da gelişti.

Koslu Hipokrates (Hipokrat) MÖ 460-377 ve daha sonra da Bergamalı Galenos’un hastalarını tedavide zeytinyağı kullandıklarını biliyoruz.

Lokman Hekim’den İbn-i Sina’ya (Avicenna) sağlık ve tıpla ilgili pek çok özellikle İslam dünyasından uzman, zeytin/zeytinyağı alaşımlarından yaprağının çiğnenmesine varana kadar, uygulama ve tecrübe aktarımında bulunmuşlardır. 

Antik Yunan’da Egeli sağlık tanrısı “Asklepios” adına sayıları 300’ü bulan sağlık merkezi (sanatoryum) ve tapınaklar kurulmuştur. Helen ve Roma döneminde uzun yıllar işlev görmüştür. En ünlüleri, Thessalien’de Trikka, Epidauros, Kos (İstanköy), Pergamon (Bergama)’dır. Bergama Asklepion’u 1920’li yılların sonunda tesadüfen bulunmuştur. Bergama Asklepion’unda Antik dönemin büyük doktoru kendisi de Bergamalı olan Galenos da hizmet vermiştir.  “Yılanlı Sütun” tıp dünyası açısından büyük önem taşır “üzerinde tüm tıp dünyasının da kendisine sembol olarak seçtiği yılanlar ile meyveli zeytin fidanlarının tasvir” edilmiştir.  Prof. Dr. Turhan Baytop, “Galenos’un en önemli ilacı zeytinyağıdır” diyor.

Asklepion “Vasiyetlerin açılmadığı yer” olarak anılır.  Bergama kralı, MÖ. 2. yüzyılda Hierapolis (Pamukkale) adını verdiği yine sağlık dünyası açısından çok önemli bir merkezin kurulmasına öncülük eder. (Atilla, A. Nedim 2009)

Antik çağdan bu yana zeytinyağı ile masaj (günümüzde farklı yağlar da kullanılmakla birlikte) hala yaygın olarak işlevini sürdürmektedir.

Yaralar, iltihaplar ve yanıklarda uygulamaları bir kaç bin yıldır biliniyor.

Modern tıp bilimindeki kullanımının dışında; zeytinin, yaprağının, çekirdeğinin ve yağının sağlık alanında yazılı ve daha çok da sözlü aktarımları ona “kültürel evrenseller” olarak kabul edilen “halk tıbbı” nda da bir tedavi yöntemi olarak yer veriliyor. Bu bitkisel, madensel ve hayvansal maddelerin ayrı ayrı veya birleşimlerinden elde edilen merhem, sıvı ve benzeri formlarda uygulanması biçiminde oluyor. Doğal halk tıbbının yanı sıra dinsel-büyüsel tıpta da kullanım alanı buluyor.

Bitkilerdeki hastalıkları iyileştirici etkilerini araştırıp, bilimsel analizler yapan, botaniğin eczacılık bilimiyle ortaklığı “Farmakognozi” (Pharmakognosie/Pharmacognosy)  bilim dalını oluşturdu.

“Gerçek hayattan alınma bir öykü üzerine çekilmiş (1992 yapımı) Lorenzo’nun Yağıfilmini izlediğinizde ise her şeye rağmen zeytin ağacının tüm o ağırbaşlı gururunun ne kadar haklı ve yerinde olduğunu, modern zamanlarda da hala parıldamaya devam ettiğini görebilirsiniz. Bu filmde biricik oğulları nadir bir hastalığa yakalanan anne ve babanın tüm tıp dünyasının acizliğine karşılık, çözümün kendi çabaları ile araştırarak öğrendikleri zeytinyağı ve kolza yağı karışımında olduğunu buluyorlardı.”  Eser Ispartalı,12 Aralık 2011 tarihinde Zeytin ve Tapenade üzerine Blog yazısı.

Zeytinyağından tıp alanında yararlanılmasının tarihi neredeyse zeytinyağının tarihi kadar eski ancak, modern tıp bilimi özellikle 25-30 yıldır çok yoğun araştırmalar yaptı ve önemli bilimsel sonuçlar almaya başladı. Bunda en önemli etkenler; Akdeniz insanının metabolizmasının kimi hastalıklara karşı bağışıklığı (mesela, kalp, damar, hastalıkları), batı ülkelerinde Akdeniz Diyeti olarak bilinen zeytinyağı ağırlıklı beslenme ve zeytinyağının dünyada artan tüketim eğilimi sayılabilir. Doğal Beslenme (Bio/Organik) arzusu da bunda pozitif bir etki yaptı.

Zeytinyağı için kullanılan “Yaşam İksiri” tanımının bileşenleri şunlardır: E Vitamini, K Vitamini, Antioksidanlar, Oleocanthal Bileşiği (C17 H20 05), Tekli Doymamış Yağ Asitleri. Sadece Naturel Sızma zeytinyağı, “Yaşam İksiri” kavramına uygundur. Boğazda hafif yanmaya da neden olan Oleocanthal sayesinde sağlıklıdır. 

“II. Uluslararası Zeytinyağı ve Sağlık Üzerine Fikir Birliği” konulu 2008’de İspanya, Jaen ve Cordoba’da yapılan konferansta; zeytinyağının insan sağlığına olan doğrudan pozitif etkileri pek çok bulgu ile ortaya konuldu.

  1. Kalp ve Kan dolaşımı; Zeytinyağı çok miktarda Antioksidan, E vitamini ve Polyphenol gibi ikincil bitki maddeleri içerdiği için yüksek tansiyonu önler ve kanda kolesterol ayarlaması yapar. Kalp ve kan dolaşımı alanında yıllardır araştırmalar yapılmakta, Barselona’da 2017 yılında “Tıbbi Araştırmalar Enstitüsü” nün vardığı sonuç, zeytinyağının kalp hastalıklarını önlediği ve kan dolaşımı bozukluklarını tedavi ettiği sonucuna varılmıştır. Bunda en büyük pay, antioksidanlar ve oleik asitin LDL kolestrolünü düşürdüğü, damar sertliğini önlediği, Oleuropein sayesinde de damarları genişlettiği belirlenmiştir. Kötü huylu kolestrolün sentezi baskı altına alındığından, total kolestroldeki iyi huylu kolestrol düzeyi giderek yükselmekte ve böylece kalp-damar hastalıkları riski  azalmaktadır. Çünkü zeytinyağında tüm bileşenlerin 2/3 sini aşacak orada bulunan oleik asit, iyi huylu kolesterolün sentezinde de, önemli bir yapıtaşı olarak yer almaktadır.
  1. Kanser Tedavisi; 2008 yılında, deneysel ve insani hücre araştırmaları ispatlamıştır ki, zeytinyağı potansiyel olarak kansere karşı koruyucu bir etki sağlamaktadır. Bir kaç yıl öncezeytinyağında bulunan Oleocanthal maddesinin kanser hücrelerini zehirleme gücü ve lizozom aracılığı ile yok etme gücü bulundu.Öyleki, laboratuvar sonuçlarına göre (cümle aynen şöyle) “Oleocanthal ile karşılaşan kanser hücreleri sadece 30 dakikada ölüyor.” New Jersey Üniversıtes’inden bilim insanları, Paul Bresling, Davit Foster ve Onica LeGendre.
  1. Tümörle Mücadele’de Oleik asitin önemi konusunda Edinburgh Üniversitesi’nde ilerlemeler sağlanmıştır. Beyin tümörüne yol açan belli bir proteini durdurabiiyor. Oleik asit, miR-7 olarak tanımlanan ve tümör oluşumuna neden olan proteine engel oluyor. Bu aynı zamanda göğüs kanseri hücreleri için de aynı etkiyi gösteriyor. Ancak, bu bilimsel olarak alınan mesafenin, henüz  zeytinyağının beyinde oluşumu engellediği anlamına gelmediği belirtiliyor. Oleocanthal kimi tümörlerin tedavisinde başarıyla uygulanıyor.
  1. Alzheimer; Tedavisi olmayan hastalık olarak bilinen Alzheimer için araştırmacıların vardığı sonuç, zeytinyağındaki Oleocanthal sinir sistemi hücrelerindeki Autophagie (Otofaji)’nin yani, hücrenin yaşlanmış ve bozulmuş yapılarının, hücrenin kendi lizozomu tarafından sindirilmesinin önüne geçiyor. Alzheimer riskini azaltıyor. Ocak 2016’de “journal of Food Science and Technology “ dergisinde yapılan testler üzerine bir araştırma  raporu yayınlandı.Yayınlanan çalışma, sızma zeytinyağında bulunan fenollerin biyolojik etkisi, antioksidan ve antienflamatuar etkisi yaratarak beyini reaktif oksijen türlerinden temizliyor. Bu fenoller sadece Alzheimer ve Parkinson’a karşı değil, beyindeki damar tıkanıkları,  Huntington hastalığı, periferalnöropatiye karşı koruma sağlıyor.
  1. Kan Şekeri: Tekli Doymamış Yağ Asitleri Diabetes Typ 1 hastalarında, yemeklerden sonra kan şekerinin yükselmesinin önüne geçiyor. Diabetes 2 hastaları için, zentinyağı ağırlıklı “Akdeniz Diyeti” nin çok yararlı olduğu ve uzun süreli kan şekeri düşürücüsü yolü oynadığı tesbit edilmiş.
  1. Osteoporose/Osteoporoz: Kemik kırılganlığı, zeytinyağında bulunan fenoller sayesinde kemik kütlesi desteklenir. Bu hastalığa Akdeniz insanında pek rastlanmaz.

Zeytinyağının, hem genel olarak doku ve organlar, hem de beyin fonksiyonları üzerindeki yaşlanmanın etkilerini geciktirdiği artık biliniyor.