Günümüzde, “Sabun yapımında temel olarak, zeytinyağı, pirina yağı, ayçiçek yağı, yerfıstığı yağı, palmiye özü yağı, iç yağı gibi yağların kullanımı ile elde edilen yağ asitleri sodyum tuzları (sabunlar) yıkama, pişirme, sıvılaştırma, ve sabunlaşma basamaklarından meydana gelmektedir” diyor Manisa CBÜ öğretim üyesi Doç. Dr. Özlem Tokuşoğlu.
Sabun kurudukça, yağ ve alkali karışımı fermente olur, hijyenik ve dermatolojik özelliklerini iyileştirir, en az altı ay süren bir işlem olmasına rağmen, yıllarca sürebilir.
Nihai sabunun kalitesi, bileşimi ve yaşı ile belirlenir.
Mezopotamya’nın bereketi sadece şarap ve zeytinyağıyla sınırlı değildi. MÖ 3000 yılından kalma kil tabletlerde, potasyum ve yağla karıştırılarak elde edilen bir maddeden söz edilmektedir.
Romalıların yıkanmaya düşkün oldukları MÖ 25’de yüzlerce hamamın olduğu biliniyor. Ancak, sabunun Roma hamamlarında temizlik alanına girişi MS. 200’lerde. Mısırlılar da banyoyu seviyor ve temizliğe özen gösteriyorlardı. Türkler ve Osmanlılar sabun yerine kaşıkotu, tavşankulağı gibi çeşitli ot ve kökler, kül kullandılar. O dönemde Yunanlılar da temizlik için bitkilerden yararlandılar ama, daha sonra zeytinyağı süründüler. MS. 2. yüzyılda, Yunanlı fizikçi ve doktor Galenos, hem sağlık hem de temizlik amaçlı olarak sabunu önermişti. Rönesans’la birlikte Marsilya ve Venedik arasında bir sabun imalat merkezi oluştu. Deri işletmeleri, tekstil boyamada, yün işliklerinde yoğun bir zeytinyağı kullanımı vardı.
Bir Fransız tarafından ilk sabun fabrikası Kandiye’de kuruldu. Osmanlıların adada sabun fabrikalarının hızla artışını sağladıkları anlaşılıyor. Sabun üretimine ilişkin bilgi ve teknikler konusunda Osmanlının bir tecrübe birikimi vardı. Suriye Halep, (Suraiya Faroqhi bunu Halep’in kuzeyindeki Akabe ve güneydeki Eiat’ı içine alan bölge, günümüzdeki; Suriye, Lübnan, Filistin ve İsrail olarak düşünüyor, yani Afrin ve Nablus da bu bölgenin içinde yer alıyor.) Mora, Hatay ve Midilli sabun işlikleri bunlardan en bilinenleri. 17. yüzyılda Tunus sabunları da Akdeniz piyasasında yer alıyordu. Mısır ve Osmanlı önemli alıcılardandı.
Nablus, 1700’lerde sabun başkenti olarak biliniyordu. Bir başka merkez ise Marsilya idi. Marsilya, bilimsel araştırmalar sonucu denizaşırı ülkelerden elde ettiği diğer bitkisel yağlarla sabun pazarında kısmi bir üstünlük sağlamış olmakla birlikte, sabun sanayiinde hammadde olarak Girit’e başvurması öneriliyordu. Kuzey Avrupa’da kişisel temizlik, yıkanma pek yaygın değildi ama, giysilerin sabunlanması önemliydi. Onu da Provence’deki parfüm kokulu sabun imalathaneleri karşılıyordu. Ayrıca, hem Fransa hem de Osmanlı tekstil ve yün işliklerinde (Fes de buna dahil) sabuna ciddi bir ihtiyaç duyuyordu. Marsilya sabun işliklerinin 18. yüzyılın ilk çeyreğinde toplam ithalatının %55’i Osmanlı zeytin bölgelerinden yapılıyordu. Girit’in ünlü zeytin bölgesi Hanya ise tek başına %22’den fazlasını karşılıyordu.
Girit Osmanlı döneminde, hem zeytinyağı hem de sabun işlikleri alanında önemli bir gelişme gösterdi. 1723 yılında altı olan sabun işliği sayısı, 1750’lerde oniki, 1783’de ise onsekizi bulmuştu.
Günümüzde kullanılan sabun, yani “gerçek anlamda bilimsel sabun yapımı ise, 18. yüzyılda Michel Eugene Chevreul’un katkılarıyla, kimyasal formüllerin ortaya konulması ve buhar makinesi vb. buluşların gerçekleşmesiyle oluşturulmuştur ve sabun yapımı gerçek bir sanayiye dönüştürülmüştür.”(Ertunç, Metin 2018)
Trablus’taki işliklerin 17. ve 18. yüzyıllarda, Osmanlı İmparatorluğu’nun sabunundaki temel alkali madde olan külün taşınmasını zorunlu kılan elverişli mali düzenlemeleri yapması Humus ve Hama çöllerinden (bugün Suriye’de) Trablus’a ulaştırılmasını sağladı. Bu kül nakliyesinin üçte ikisi yasal olarak, Osmanlıların Trablus’ta kurduğu dört devlet sabun işliğine tahsis edildi. Bu gelişme sonrasında, Tripoli’de Han al-Sabun yerel sabun endüstrisinin kalbi oldu. Buradan Tripoli sabunları Levant’ın (Lübnan) dışındaki noktalara ve hatta Osmanlı dünyasının ötesine geçti.
Suriye ve Lübnan’da, günümüzde hala zeytinyağından yapılan sabunların yanı sıra defne sabunları da çok ünlü, Lübnan’da Audi Vakfı tarafından kurulan küçük güzel bir müze var, eskiden sabun fabrikası olan bir binada bulunuyor.
Sidon kentindeki Musée du Savon’da (Sabun Müzesi), Tripoli’nin 16. yüzyıldan kalma sabun pazarı Han al-Sabun, Eski Şehir’de görülmesi gereken yerlerdendir.
Hem Suriye hem de Lübnan’daki birçok geleneksel sabun üreticisi günümüzde; yeni bir pazarlama stratejisi geliştiriyor: Birincisi, batı banyosu ve güzellik ürünleri için kullanılan paketleme uygulamalarını geliştiriyorlar, sonra, Avrupa, ABD ve yakınlarındaki Körfez ülkelerinde bu tür ürünlere yönelik artan talebi karşılamak için sabunlarını “doğal” ve “organik” olarak pazarlıyorlar. Son olarak, bir dizi geleneksel sabun üreticisi de ürünlerinin daha iyi pazarlayabilmek için internet imkanını kullanıyor.
Klasik sabun yapımı, kişisel amaçlı veya küçük ticari imalata günümüzde de “Marsilya” metodu adı veriliyor. 20./21. yüzyılda hem Marsilya hem de Halep, Nablus birkaç yüzyıldır dünyanın değişmeyen sabun merkezleri olmayı sürdürüyorlar.
Türkiye’de 1990’lı yıllarda Ayvalık’taki geleneksel sabun üretimi önemini kaybetmiş ve Nizip, Hatay ve İzmir’e kaymıştır.