Refresh loader

Archive : Aktüel

Danıştay’dan Enerji Bakanlığına Zeytincilik Dersi

Ali Ekber YILDIRIM
TARIM DÜNYASINDAN
aey@dunya.com

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 1 Mart 2022 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan “Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” ile maden sahalarına denk gelen zeytinlik alanların madencilik faaliyetinin yapılabilmesi için zeytin ağaçlarının taşınması veya zeytin kesilmesi, madencilik faaliyeti tamamlandıktan sonra alanın rehabilite edilmesini öngören düzenlemenin yürütmesi, Danıştay 8. Dairesi tarafından ders niteliğinde bir karar ile durduruldu.

Çiftçi Sendikaları’nın başvurusu üzerine Danıştay 8. Dairesi, Başkan Yüksel Öztürk, Üyeler Yücel Bulmuş, Tülay Bulgurcu, İsmail Hakkı Sayın, Mustafa Nafiz Acar’ın oybirliği ile aldığı yürütmenin durdurulması kararında bu yönetmeliğin uygulanması halinde telafisi güç ve imkansız zararlara neden olacağı ifade edildi. Enerji Bakanlığı elektrik ihtiyacını bahane ederek bu düzenlemeyi “kamu yararı” için zorunlu olduğunu savunsa da Danıştay, asıl kamu yararının zeytincilikte olduğunu bir kez daha göstermiş oldu.

Telafisi güç ve imkansız zararlara neden olacak

Danıştay 8.Dairesi kararında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının zeytin sahaları konusunda düzenleme yapma yetkisinin olmadığını, Zeytincilik Yasası’nın 20. maddesinde, zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamayacağı ve işletilemeyeceği; bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmelerinin yapımı ve işletilmesinin Tarım ve Orman Bakanlığının iznine bağlı olduğu, zeytincilik sahaların daraltılamayacağı, ancak, belediye sınırları içinde bulunan zeytinlik sahalarının imar hudutları kapsamı içine alınması hâlinde altyapı ve sosyal tesisler dahil toplam yapılaşmanın, zeytinlik alanının % 10’unu geçemeyeceği, bu sahalardaki zeytin ağaçlarının sökülmesinin Tarım ve Orman Bakanlığının fenni gerekçeye dayalı iznine tabi olduğuna dikkat çekiliyor. Kararda, “Dava konusu düzenleme ile zeytinlik alanlarda, zeytinlerin sökülmek ve taşınmak ya da sökme ve taşıma yoluna dahi gidilmeksizin madencilik faaliyeti yürütülmesine imkan tanındığından, sökülen ve taşınan ya da madencilik faaliyeti nedeniyle tahrip olan alanların eski hale getirilmesinin mümkün olmaması sebebiyle Yönetmeliğin uygulanmasının telafisi güç ve imkansız zararlar doğuracağı açıktır.” denildi.

Zeytincilik Yasası 9 kez değiştirilmek istendi

Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldikten sonra zeytincilik yasasını değiştirmeye yönelik ilk çalışmayı 2003 yılında, yani iktidara geldikten çok kısa bir süre sonra gündeme getirdi. Daha sonra 17 Ocak 2006’da, 15 Temmuz 2008’de, 3 Temmuz 2009’da, 21 Nisan 2010’da, 20 Şubat 2013’te, 16 Haziran 2014’te, 17 Mayıs 2017’de ve 1 Mart 2022’de olmak üzere bu güne kadar tam 9 kez zeytin sahaları ile ilgili yasal düzenleme girişiminde bulundu.

Bugüne kadar bu düzenlemelerin 9’u ya yargıdan döndü veya Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde duyarlı milletvekillerinin çabası ve desteği ile reddedildi, geri püskürtüldü.

Yürütmenin durdurulması kararı

Danıştay 8.Dairesi’nin zeytinlik sahaları koruyan ve ders niteliğindeki kararı aynen şöyle:

DAVACI VE YÜRÜTMENİN DURDURULMASINI İSTEYEN: Çiftçiler Sendikası

VEKİLİ: Av. Mahmut Fevzi ÖZLÜER

DAVALI: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı

VEKİLLERİ: Hukuk Müşaviri Fatma ERDAŞ, Av. Gülçin ÖZGÜR

İSTEMİN KONUSU:

01/03/2022 tarih ve 31765 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin iptali ile yürütmesinin durdurulması istemidir.

DAVACININ İDDİALARI:

Dava konusu düzenlemenin; Anayasanın 45. maddesine aykırı bir düzenleme olduğu, tapuda zeytinlik olarak kayıtlı alanların madencilik faaliyetlerine açılması sonucunu doğuracağı ve binlerce yıllık zeytinlik alanlarda var olan tarihi, kültürel, ekonomik ve turistik değerlere zarar vereceği ileri sürülmüştür.

3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun’un 20. maddesi uyarınca, zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 km mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamayacağı ve işletilemeyeceği, nitekim Danıştay Sekizinci Dairesinin daha önce de bu yönde kararının bulunduğu öne sürülmüştür.

DAVALININ SAVUNMASI:

Anayasanın 124. maddesi uyarınca yönetmelik çıkarma yetkisinin kullanılmasında kamu hukuku yönünden herhangi bir engel bulunmadığı, yeni ekonomik ve sosyal gelişmeler ile birlikte ülkenin artan enerji ihtiyacının öncelikle yerli kaynaklardan karşılanması ve bu yöndeki faaliyetlerin zeytinlik alanlarda kayıp yaşanmadan, dengeli bir biçimde sürdürülmesi amacıyla dava konusu Yönetmeliğin yayınlandığı savunulmaktadır.

Zeytinlik sahaların düzenleme altına alındığı 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun’un yürürlüğe girdiği 1939 yılında zamanın şartları dahilinde yurt çapında bulunan yabani zeytinlerin aşılattırılması ve bu suretle zeytin ve zeytinyağı üretiminin arttırılarak ülke ekonomisine katkı sağlamasını temin ve teşvik maksadıyla hazırlandığı, enerji kaynaklarına duyulan ülke gereksiniminin de kamu yararına haiz olduğu, enerji kaynaklarının günlük yaşamın ve üretimin en önemli yapı taşı olduğu, enerjinin kesintisiz, güvenilir ve en uygun şekilde temini ve bu faaliyetlerin uygun fiyatlarla sağlanabilmesi gerektiği belirtilmektedir.

Dava konusu düzenlemenin 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanuna aykırı olmadığı, düzenlemede zeytin alanlarının daraltılması değil zeytin ağaçlarının taşınmasının söz konusu olduğu, zeytin ağaçlarının taşınmasının zeytin sahasının daraltılması anlamına gelmediği, sahanın taşınmasının mümkün olmadığı durumlarda ise madencilik faaliyeti bitiminde sahanın rehabilite edilerek eski hale getirileceğinin taahhüt edilmesinin zorunlu olduğu ve böylelikle zeytin alanlarının daraltılmasının önüne geçildiği belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ: Kadriye KARACA

DÜŞÜNCESİ: Yürütmenin durdurulması isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27. maddesi uyarınca dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:

Üye İsmail Hakkı Sayın’ın bakılan davanın açılma gerekçeleri arasında 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı, Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanuna aykırılık iddialarına yer verildiği, davanın çözümü için anılan mevzuatın irdelenmesi gerektiği, nitekim Dairemizin karar gerekçesinde de zeytincilik ile ilgili mevzuata dayanıldığı, bu durumda uyuşmazlığın 2575 sayılı Yasaya 3619 sayılı Yasayla eklenen Ek 1 maddesi hükmü uyarınca Danıştay Onuncu Dairesi ile birlikte yapılacak müşterek toplantıda çözülmesi gerektiği yönündeki karşı oyuna karşılık, dava konusu uyuşmazlığın 4/6/1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden Kanununun uygulanması ile ilgili usul ve esasları düzenlemek amacıyla 4/6/1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden Kanununa dayanılarak hazırlanan 21/09/2017 tarihli ve 30187 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin iptali isteminden kaynaklandığı ve uyuşmazlığın görüm ve çözümünün Danıştay Sekizinci Dairesinin görevinde olduğuna oyçokluğu ile karar verilerek işin esası incelendi.

Devamını okumak için tıklayın!

Zeytin Ağacının Metni

Işıl Kurnaz
5 Mart 2022 Cumartesi
Kaynak: Birikim Yayınları

John Berger’in az kelimeyle çok şey söyleyen o kitabında, Hoşbeş’te vardı bu ifade: Zeytin Ağacının Metni. İfadeden ziyade, bir desen olduğunu sanıyorum. Berger, dilin en az kelimeler kadar, desenlerle var olduğunu anlatmaya çalışırken kullanmıştı, sayfanın ucuna adeta bir epilog gibi zeytin ağacı deseni çizmişti. Desene de “zeytin ağacının metni” ismini verivermişti. Kelimeler ve şekiller arasındaki birbirinden ödünç alınabilir o anlamın, sadece tek bir yordamı olmadığını anlatması bakımından ilginçti sanıyorum.

Anlatmayı, kelimeler ve şekiller, desenler ve fotoğraflarla bir bütün olarak kurgulayan bir yazar için çok da şaşırtıcı değil belki de bu iç içe girişler… (Görme Biçimleri’nin yazarından, böyle bir şey beklenirdi tabii.) Zeytin ağacının metninin sonuna şunu yazıyordu Berger: “Kendimi ağırlığı olan profesyonel bir yazardan ziyade, boşlukları kapayan biri gibi görüyorum.” Yazının ağırlığı kadar, boşlukları olduğunu da anlatıyordu bir şekilde. Yazının ağırladığı tek şeyin kelimeler olmadığını, bazen bizzat boşluğun cismi ve metnini de ağırladığını söylemek gibi.

1 Mart Salı günü, Resmî Gazete’de bir yönetmelik yayımlandı, zeytin ağacının metnini de ilgilendiren bir şey: Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik. Bunun zeytin ağacıyla ilgisi nasıl olabilirdi? Aslında maden yönetmeliğiyle, zeytin ağaçlarını tahrip ve talan etmek, ilk kez akıl edilen bir şey değildi. 2008 yılında Zeytin Kanunu’nda yapılan bir değişiklikle, belediye sınırları içindeki zeytin sahaları bir şekilde imara açılmıştı: Zeytinlik eğer imar hudutları kapsamına alınırsa, orada altyapı ve sosyal tesisler dahil yapılaşmaya izin verileceği hüküm altına alınmıştı. Yine buradaki ağaçların, Bakanlık’ın izin vermesi halinde sökülebileceği de. 2012’de zeytin sahası tanımı, madencilik faaliyetini içine alacak şekilde genişletildi.

Zeytinlikleri imara açma inadı bitmemişti tabii. Siyasal iktidarın öğrettiği şeylerden biri de şuydu: Geri adım atar gibi görünmek, ses çıkartılan, kamuoyu oluşan bir kanun teklifini dondurmak, icra etme ve yapma inadından vazgeçmek değildi, sadece uygun ve sessiz bir zamanını beklemekti. Bunu minik bir Resmî Gazete takibiyle görmek bile mümkündü. Yine 2017 yılında “Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın Üretim Reform Paketi Kanun Taslağı” adıyla bir taslak yayımlandı. Burada, Zeytinciliğin Islahı Yabanilerinin Aşılattırılmasına Dair Kanun’un (Zeytin Kanunu) zeytinleri koruyan en önemli maddesinin, 20. maddesinin değiştirilmesi önerildi. Bu 2002’den beri zeytinliklerin imara açılması amacıyla peşinde koşulan bir değişiklikti. Bu öneride, o zamanki adı Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı olan Bakanlık, kamu yararı kararı aldığı yatırımlar için zeytinliklerin imara açılmasına izin verebilecek ve hatta yetkisini, valiliklere devredebilecekti.  Bu kanun taslağı, o zaman da çok tartışıldı, ilgili önerinin kanun taslağından çıkarılması istendi. Zaten mevcut kanunda 2008’de yapılan değişiklik de, imar iznine imkan tanıyordu.

Ancak 2017’de gelen yeni tasarıyla zeytinlik sahaların daraltılamayacağına dair kurala istisna getiriliyor ve Bakanlık eğer “kamu yararı kararı” alırsa, o yatırımlar için imar izninin yolu açılıyordu. Bu kamu yararı sihirli sözcüğünün, ormanlık alanları imara açmak için nasıl kullanıldığını yine Orman Kanunu’nda 30 Kasım 2021’de yapılan bir değişiklikle de görmüştük. Ormanlardan zeytinlere…

Çevre ve ekoloji mücadelesi verenler, zeytinliklere yatırım adı altında kimyasal atık bırakacak tesislere izin verileceğini, zeytinliklerin imara açılacağını söyleyerek önerilen maddenin Komisyon’a geri çekilmesini sağladı. O zamanki Tarım Bakanı “Türkiye’de bir yasa var. Bu yasa ‘Zeytin ağaçlarına üç kilometreden itibaren yaklaşma’ diyor.” diyerek, yasadan şikayetini de, zeytin ağaçlarına yaklaşma isteğini de dile getirivermişti. İmar izninin neden olacağı hava kirliliği, zeytin ağaçlarında birikecek ağır metaller ve bu ağır metallerin hem zeytinleri hem de insanları ne kadar tehdit edeceğinden bahsetmek, gerekli görülmemişti tabii. Devlet dilinde vücut bulan gereklerin, bazı şeylerin gereksizliğine hükmetme iktidarı olduğunu, Tanıl Bora ne güzel anlatmıştı zaten. O kanun görüşülürken ve çevre dernekleri yine rüzgâra karşı o muazzam mücadeleyi verirken, AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş gereği düşünüleni söylemişti: “Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesine İlişkin Kanun Tasarısı’nın, “köpürtülerek, doğru olmayan bir şekilde ‘zeytin yasası’ haline getirildiğini.” Siyasetin, bu durumda köpüklerle işi olmaması gerekiyordu sanırım. Köpürtüldüğüne göre…

Zeytin ağaçlarına yapılacak şey, bu sefer, yani 1 Mart’ta Zeytin Kanunu üzerinden yapılmadı. Maden Yönetmeliği’yle yapıldı. Yani zeytinleri korumak için, sadece zeytinlere dair düzenlemeleri değil, türlü çeşitli torba kanunun, binlerce yönetmeliğin, bu dönemin sihirli sözcüğü olan imar ve icraatın izninin sürülebildiği her bir küçük düzenlemenin de takip edilmesi gerekiyordu. Maden Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle, madencilik faaliyetleri, bir zeytinliğe denk gelirse ve madencilik şirketi zeytinliği rehabilite etme ve eski hale getirmeyi taahhüt ederse, artık zeytinlik taşınabilecek. Madencilik faaliyetinin denk geldiği zeytinliğe, Bakanlık imar izni verebilecek, tesis inşa edebilecek. Zeytin ağaçları ve bahçesi eğer taşınacak durumda değilse, tam da o bölgede madencilik devam edecek. Zeytinlik ölecek tabii… Ama madencilik faaliyeti yapacak şirketten, eş değer büyüklükte zeytin bahçesi tesis etme taahhüdü alınacak. Ama bu taahhüt alınsa da bunun kim tarafından denetleneceği, süresinin ne olacağı, hangi bölgeye o zeytin bahçesinin tesis edileceği bir boşluğa bırakılmış bile… Taahhüdün şartlarına dair tek bir düzenleme dahi yok. Üstelik zeytin ağaçlarının kesilmesinden ve tüm bahçenin taşınmasından sonra, rehabilitasyonun ne anlama geldiği yazmıyordu bile. Yani olan şuydu: Zeytinleri korumaya dair bir Kanun vardı, bu kanundan bahsedilmeden bir yönetmelik değişikliğiyle zeytinlikler, maden şirketlerinin imarına açılıyordu.

İlginçtir ki 2012 yılında bunun önünü açan başka bir şey olmuştu. Zeytin Yönetmeliği’nin “Zeytinlik Sahalarda Sanayi Tesisi Kurulmasının Önlenmesini” düzenleyen 23. maddesi değiştirilmişti ve zeytinlik saha tanımına, Bakanlıklarca kamu yararı kararı alınmış plan ve yatırımlar, elektrik üretim tesisleri, madencilik faaliyetleri, petrol ve doğal gaz arama ve işletme faaliyetleri, savunmaya yönelik stratejik ihtiyaçlara yönelik yatırımlar da eklenmişti. Yani tüm bu yatırımlar yoluyla zeytinliklerde yapılaşmanın yolu o zaman açılmıştı.

Aynı yönetmelikte yapılan bir değişiklikle, zeytin sahasının tanımı da değişmiş ve 25 dekardan küçük alanların zeytinlik olarak sayılmayacağı öngörülmüştü. Yani zeytin ağaçlarını koruyan kanunlar, bir yönetmelikle devre dışı bırakılmıştı bile. Neyse ki 25 dekarın altını zeytinlik saymadığı için koruma kapsamı dışında bırakan düzenleme, 2015’te bir Danıştay Kararı ile iptal edildi. Ama hem maden şirketleri hem kamu yararı gibi şekilsiz düzenlemelerle zeytinliklerde imar ve yapılaşma riski içeren düzenlemeler hala ve genişleyerek yürürlükte.

Türkiye’de 1939’dan beri zeytin ağacının metinleri var, Berger’in çizdiği gibi diyelim, zeytin ağacının metninin hukuku: Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun, Zeytinciliğin Islahı Yabanilerinin Aşılattırılmasına Dair Yönetmelik, Zeytin Hastalık ve Zararlıları ile Mücadele Birliklerinin Kuruluş ve Çalışma Esaslarına Dair Yönetmelik, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Kuruluş ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelik ve Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği…

Ne kadar çok korunmak istenmişse, o kadar çok talan edilmek istendiğini de anlatır gibi. Geri dönüşler, ileri gidişler. Zeytin ağacına kanun yazıldıkça, madene ve imara da zeytin yazılmış gibi… Anlatmaya çalıştığım şey, sanırım şu: Hiçbir şey birdenbire olmadı. Bugün maruz kaldığımız her bir talan, siyasal iktidarın zihninde bir yerde bir adım olarak hep atıldı. Ve sonra, mücadele edildi ve adımlar geriye gitti. Ve sonra zamanlar kollandı, o adımlar misliyle tekrar tekrar atıldı. Yeni düzenlemelerinde diyorlar, “madencilik faaliyetinin denk geldiği zeytinlik” diye… Sahiden, bir madencilik faaliyeti, öylece, kendiliğinden, sanki hiçbir şey yapılmadan zeytinliğe nasıl denk gelir? Mesela madencilik yapılırken, zeytin ağaçları yürüye yürüye faaliyete mi çarpar? Memleketin bir imar ve coğrafya planı yokmuş gibi, o madencilik faaliyetinin nasıl yürütüleceğine dair önceden bir güzergâh çıkarılması mümkün değilmiş gibi? Madencilik faaliyetinin planı yapılırken, kartografik yöntemlerle, haritalarla zeytin ağacına denk geliyorsa, başka bir güzergahın çizilmesi ihtimali yokmuş gibi?

İstanbul Havalimanı’nı yapılırken, inşaatın kuşların göç yolu üzerinde olduğunu söylemişti doğa dernekleri. “O zaman kuşlar, göç yollarını değiştirsin.” demişlerdi. Bu denk gelme de sanırım böyle bir şey, durduk yere zeytin ağaçları, maden şirketlerine denk geliveriyorlar. O zaman onlar da güzergahlarını değiştirsinler. Sonra… Sonrası talan ve rant, yağma ve söküm, yıkım ve kesim.

Sonra “Yaşlı, durgun bir zeytin oluşuma bakma/ Şuramda bir su vardı ve şuramdan/ Neşeyle akardı aşağıya.”


* Yazıda kullanılan desen, John Berger, Hoşbeş, Metis Yay., Kasım 2021.

**  Mevzuat Metni

*** Aziz Orhan Çimen, Zeytin Hukuku, 4.

**** Tarım Hukuku

***** İlgili Mevzuat

Gereği Yapılır-Birikim Haftalık

Birhan Keskin, Zeytin Ağacı

Kömür için zeytinlerin söküldüğü Milas’tan ortak ses: Gelecek zeytinyağında

Üç kurumun ortak çalışmasına göre, maden genişletmek için zeytinlerin söküldüğü Milas’ta, zeytinin işlenmesi için kurulacak 70 yeni tesisle kömüre mahkum olmadan zeytine dayalı yerel bir ekonomi kurmak mümkün.

Milas Kent Konseyi, Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe) ve İklim İçin 350 Derneği’, “Yerel Ekonomi için Dönüşüm Fırsatı: Milas’ta Zeytincilik” başlıklı bir rapor hazırladı.

Rapora göre,  kömür madenini genişletmek için zeytinlerin söküldüğü Milas’ta zeytinin işlenmesi için kurulacak 70 yeni tesisle, kömüre mahkum olmadan zeytine dayalı yerel bir ekonomi kurmak mümkün. 685 kişiyi istihdam edecek bu tesisler için ihtiyaç duyulan yatırım ise, Milas’ta işletmedeki iki kömürlü termik santrale sadece bir yılda verilen teşvik miktarına eşdeğer. Ayrıca, yörede zeytine dayalı bir ekonominin desteklenmesi ile AB coğrafi işaretli Milas zeytinyağının yarattığı değer 4,5 milyon TL’den 60 milyon TL’ye çıkabilir. 

Türkiye’nin AB coğrafi işaretli tek zeytinyağı

Zeytinlikleri madenciliğe açan ve tüm Türkiye’nin tepkisini çeken yeni yönetmelikle Milas’taki zeytin ağaçları da kesilme tehdidi altında. Oysa Milas zeytinyağı, Türkiye’nin tek Avrupa Birliği coğrafi işaretli zeytinyağı. 

Üç kurumun ortaklaşa hazırladığı raporun amacı amacı “2053 net sıfır emisyon hedefi”nin gerektirdiği bölgesel ekonomik geçişe bir örnek olarak, iki termik santral ve kömür madenlerinin de bulunduğu Milas için zeytine dayalı bir ekonominin geliştirilmesi olasılığını araştırmak.

Rapor, 15 Nisan Cuma günü Milas’ta Milas Belediyesi Prof. Dr. Aşkıdil Akarca Salonu’da yapılan bir basın toplantısıyla kamuoyuna tanıtıldı.

Zeytin ve termik ekonomi karşılaştırması

Raporun öne çıkan çıktıları şöyle:

  • Milas’ta yıllık ortalama 100 bin ton zeytin hasadı yapılıyor ancak bunun beşte biri bölge ekonomisi için ek katma değer yaratmadan işlenmemiş zeytin olarak bölge ekonomisi dışına çıkıyor. 
  • Bölge ekonomisi dışına çıkan bu 20 bin tonluk zeytini kullanmak için 50 zeytin işleme tesisi, 15 zeytinyağı tesisi ve 5 sabun-şampuan tesisi kurulabilir. Bu sayede 685 kişilik yani Milas’ın doğrudan kömür madenlerindeki istihdamın neredeyse tümü kadar yeni iş yaratılabilir. 

Fotoğraf: Selen Çatalyürekli.

  • Yerel, ekonomik ve çevresel sürdürülebilirliğe dayalı bu dönüşümün maliyeti (2021 fiyatlarıyla 240 milyon TL), Milas’ta var olan iki kömürlü termik santrale bir yılda yapılan kapasite mekanizma ödemesiyle (260 milyon TL) sağlanabilir. 
  • Gerekli tanıtım ve tescil süreçleri uygulanırsa Avrupa Birliği coğrafi işaretli Milas zeytinyağının 100 ton üretimi sekiz katına çıkabilir.İtalya’nın AB Coğrafi İşaretli Toskana zeytinyağının yörenin toplam zeytinyağı üretimindeki oranı olan %4 ve litre fiyatı olan 7,5 Euro. Bu üretim oranı ve fiyata ulaşmak, Milas zeytinyağı için hedeflenebilir. Bu hedeflenen üretim oranı ve fiyata ulaşılması durumda Cİ tescilli üretimin Milas’ta 800  tona ve fiyatının da ortalama 75 TL’ye  (2021 yılı fiyatları ile) yükselebileceği öngörülüyor. Bu durumda Cİ tescilli zeytinyağının yarattığı değer 4,5 milyon TL’den 60 milyon TL’ye artabilir. (2021 yılı kur ortalaması ile 0.4 milyon avrodan 5,7 milyon avroya artış)

Fotoğraf: Selen Çatalyürekli.

  • Milas, Türkiye’de zeytin ve zeytinyağının başkenti. Milas 5 bin yıldır insanların yerleştiği, 4000 yıldır diğer bir deyişle Karya Uygarlığı’ndan bu yana zeytincilik yapılan ve zeytinyağı üretilen bir coğrafya. Türkiye, Avrupa Konseyi Kültür Rotası olarak tanınan Zeytin Ağacı Rotası içinde yer alıyor. Zeytin etrafında şekillenecek yeni ekonomiyle Milas  gastroturizme açılabilir.

Devamını okumak için tıklayın!

Bu Nasıl Rapor?

Serhat TEZCAN/Hürriyet Bursa

23.12.2020 Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) illere göre zeytin raporunu açıkladı. Türkiye’nin sofralık zeytinde marka kenti olan Bursa ile ilgili açıklanan oranlar ise dikkat çekti. Geçen yıla göre Bursa’nın zeytin tane miktarı ve rekoltesinin yükseldiği belirtildi. Diğer bölgelere göre Bursa’daki bu artışın nasıl gerçekleştiğini sektör temsilcilerine sorduk. Raporun aksine beyanatta bulunan temsilciler, verilerin gerçeği yansıtmadığını söyleyerek, oranlarda da çıkış değil, düşüş yaşadıklarını açıkladı.

Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi UZZK’in bu yılki raporuna göre, Türkiye zeytin üretiminde iklim değişikliğinin etkileri nedeniyle geçen yıla göre zeytin tane miktarında yüzde 11, zeytinyağında ise yüzde 20 azalma tahmin edildi. Raporda kayıp miktarları, zeytinde 145 bin ton, zeytinyağında ise 35 bin 562 ton olarak belirtildi. İllere göre zeytin raporuna göre ise Bursa’da 11 milyon 835 bin meyve veren ağaçta ortalama verim 7,5 kilogramdan 10,3’e çıktı. Rekolte 121 bin 461 tona yükseldi. Türkiye genelinde genel olarak düşüş gözlenirken, Bursa’daki bu yükseliş nasıl gerçekleşti? Konuyu sektör temsilcileri ve paydaşlarına sorduk.

Bursa Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı ve TOBB Yönetim Kurulu Üyesi Özer Matlı, 2020 yılında diğer yıllara göre, ilkbahar sonu ve yaz başında uzun süreli yağışlar meydana geldiğini hatırlatarak, bu yağışlar ve serin havanın, bitkilerde daha geç meyve tutumuna sebep olduğunu kaydetti. Geçtiğimiz Mayıs ayı ortasında uzun yılların en yüksek sıcaklık rekorları kırıldığını da ekleyen Matlı, “Zeytinlerde, somaklanma, çiçeklenme ve meyve tutumu sırasında gerçekleşen bu sıra dışı koşullar karşısında, Bursa’da 2020-2021 yılı zeytin rekoltesini tespit etmek amacıyla Bursa Ticaret Borsası olarak da temsilcimizin yer aldığı Bursa İli Zeytin ve Zeytinyağı Rekolte Tespit Komisyonu toplandı. Komisyon çalışmaları sonucunda hazırlanan rapora göre, Bursa`da 2020-2021 yılı yaklaşık 115 bin ton toplam rekolte miktarı öngörülmektedir. Bunun 93 bin 902 tonu sofralık zeytin, 20 bin 712 tonu ise yağlık zeytin olarak tahmin edilirken, ağaç başına ortalama zeytin verimi ise 9,7 kilogram olarak beklenmektedir” dedi.

ÜRETİM KAYBI TESPİT EDİLDİ

BTB Üyesi ve Türkiye’nin en büyük zeytin kooperatifi olan S.S. Marmara Zeytin Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (MARMARABİRLİK) verilerine göre 2020 yılı için 24 bin ortaktan yaklaşık 74 bin ton rekolte beyanı geldiğini açıklayan Matlı, “Marmarabirlik tarafından 2020/21 iş yılı ürün alım kampanyasında 53 bin 500 ton ürün alım planı yapılmıştır. Ürün alımlarının başladığı günden bugüne 35 bin ton ürün alımı yapılabilmiştir. Yine sahada yapılan incelemelere göre, zeytin üretiminin yoğun olarak yapıldığı bazı bölgelerde beklenen rekoltenin gerçekleşmeyeceği ve genel olarak üretim kaybının yüzde 25 seviyelerinde olacağı tespit edilmiştir. Dolayısıyla; iklimsel değişikliklere bağlı olarak bölgemizde zeytinin olgunlaşma döneminde ihtiyaç duyulan yağışların olmamasından zeytinin danesinde yaşanan su kaybı sebebi ile bölge rekoltesinde üretim anlamında kaybın, görünenden daha fazla olduğunu söyleyebiliriz” diye konuştu.

AÇIKLANAN REKOLTE FAZLA

Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği (UYMSİB) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Senih Yazgan ise Bursa Bölgesi’nde olması gereken üretimin yaşandığını söyledi. Marmara Bölgesi’nde tahminlerin biraz altında rekoltenin söz konusu olduğunu ifade eden Yazgan, “Geçen yıl bölgede çok üründe azalışlar ortaya çıkınca bu yıl yükseliş var gibi bir algı oluştu. Oysaki tam tersi; olması gereken, standart üretim miktarı olarak bu yılı ön görmeliyiz. Ulusal Zeytin Konseyi’nin açıkladığı bu seneki rekoltenin fazla olduğunu düşünüyorum. Tahminlere göre Marmarabirlik önce bir kota uygulamasına gideceğini beyan etti arkadan üründeki yeter miktarda akışın kendilerine olmadığını görünce de kota uygulamaktan vazgeçti. Bu en önemli ölçülerden bir tanesi. Bölgede beklentilerin altında bir üretim söz konusu” şeklinde konuştu.

İKLİM DEĞİŞİKLİKLERİ

Düşüşte en büyük etkenlerden birisinin iklim değişikliği olduğunu vurgulayan Yazgan, “Baharda olması beklenen iklim parametrelerini Ağustos ayında dolu yağışı olarak yaşadık. Bu durum dökülmelere, dalda kalanlarda da kalite bozukluğuna neden oldu. Belli bölgelerde tamamen yere silkti. Bu iklim olaylarına alışmak zorundayız. İnsanoğlu tarımda doğa ile yaşamaya ve doğanın koşullarına göre üretimini şekillendirmeye veya önlemlerini alması gerektiğini söylüyorduk. Tipik örneklerini yaşıyoruz. Üreticilerin koruma senaryolarını geliştirmeleri gerekiyor” dedi.

KURAKLIK VE DOLU NEDENİYLE ÜRÜN BEKLENENİN ALTINDA KALDI

Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Başkanı Prof. Dr. Erkan Yaslıoğlu, zeytinin periyodisite gösteren bir ürün olduğunu belirterek, “Yani bir yıl ürün beklendiği gibi bol iken, izleyen yılda yeterince ürün alınamamaktadır. Bursa’da da örneğin Mudanya ve çevresi gibi bazı bölgelerde geçen yıl yok yılı idi. Bu bölgelerde bu yıl var yılı olarak ürün alındı. Ancak, kuraklık ve bazı bölgelerdeki dolu zararı nedeniyle elde edilen ürün beklenenin altında kaldı” diye konuştu.

SAĞLIKLI KAYIT TUTMAK MÜMKÜN DEĞİL

Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi raporunda Bursa’da bir artış olduğundan söz edildiğini anımsatan Yaslıoğlu, sahada yapılan gözlemlerin bu durumun gerçeği yansıtmadığını aktardı. Bir önceki yıl yapılan rekolte tahminlerinin hatalı olması nedeniyle böyle bir durumun ortaya çıktığını söyleyen Yaslıoğlu, “Üreticiler ürünlerinin bir bölümünü kendi havuzlarında beklettikleri için bu ürünü piyasaya sürdüklerinde ürünün hangi yıla ait olduğunu belirlemek de güç olmaktadır. Dolayısıyla sağlıklı bir kayıt tutmak mümkün olmadığından rekolte tahminlerinin doğruluğunu hasattan sonra kontrol etmek de mümkün değildir. Rekolte tahminlerinin daha sağlıklı, bölgeyi temsil edebilecek örnek büyüklüğü ve dağılımı ile yapılması, ileride sahadaki durumu tam anlamıyla yansıtmayan bu tür karışıklıkların giderilmesini sağlayacaktır” dedi.

BURSA’DA KİME SORMUŞLAR?

Gemlik Ziraat Odası Başkanı Ali Çelik ise konseyin tahminlerle bir rapor hazırladığını söyledi. Bir üye ile saha çalışması yapılmadığını belirten Çelik, uzay fotoları ile bu raporu hazırladıklarını iddia etti. Gemlik’te zeytinde yüzde 30 kayıp yaşandığını ifade eden Çelik, “Burada paydaşlar var. Ziraat odaları, Marmarabirlik, alt birlikler var. Bunlar toplanıp; neler var, neler yok diye oturur, konuşulur. Kendi kafalarına göre bir şeyler uydurup, gidiyorlar. Uzay görüntülerinden ağaç sayıyorlar. Bursa’da kime sormuşlar? Ben bilmiyorum. Mudanya, Gemlik, Orhangazi, İznik zeytin olan bölgelerimiz. Ziraat odaları olarak ayda bir toplanıyoruz. Ancak böyle bir durumdan haberimiz yok” diye konuştu.

GEMLİK’TE ZEYTİNLİKLERİN YÜZDE 50’SİNE BAKILMIYOR

Dolunun ürünlerine zarar verdiğini söyleyen Çelik, ürünler yeşilken bu durumla karşılaştıklarını kaydetti. Yağlık zeytinde de kayıp yaşadıklarını anlatan Çelik, 8 kilogram üründen bir kilogram yağ elde edildiğini belirterek, “Dolu vurunca yere düşen toplanamadı ve çürüdü. Bu sene 7,11 TL zeytin maliyeti çıkardım. Her şey yüzde 50-60 arttı. Üreticiyi kurtarmıyor. Gemlik’te zeytinliklerin yüzde 30’u bakılmıyordu. Bu sene yüzde 50’ye çıktı. Bu oran daha çok çıkar. Çiftçi bundan vazgeçerse nereden alacaksınız? Üreticiyi destekleyeceksiniz ki alacaksınız. Ortalama fiyatı, maliyet fiyatına geldi. Dolayısıyla çok kötü. Tarımın her dalında çöküş var” dedi.

KONSEY REKOLTEYİ YÜKSEK GÖSTERİYOR

İznik Ziraat Odası Başkanı Vahit Mutlu, bölgede rekoltenin düşük olduğunu kaydetti. İklim şartlarından dolayı çiçeklenmede zeytinlerin yandığını söyleyen Mutlu, yarı yarıya kayıp yaşadıklarını dile getirdi. Konseyin rekolteyi yüksek gösterdiğini savunan Mutlu, “Aslında o kadar rekolte yok. Marmarabirlik’e İznik’ten 16 bin ton beyanat oldu. 7 bin ton zeytin aldı. Yarısını alamadı. Ağaçların bu yıl yok yılıydı” dedi.

MASA BAŞINDA HESAPLAMA İLE BU İŞLER OLMAZ

Gemlik ve Orhangazi’de de aynı durumun yaşandığını ifade eden Mutlu, “Konsey havadan; araziyi gezmeden ‘Kaç ağaç var? Ne kadar çıkar?’ diye hesaplıyor. Masa başında hesaplama ile bu işler olmaz. Biz, her gün sahadayız. Eskisi gibi zeytin yok artık” diye konuştu.

ALTERNATİF ÜRÜNLER

Alternatif ürünlere yöneldiklerini söyleyen Mutlu, kivi ve nektarine odaklandıklarını açıkladı. Zeytinin para kazandırmadığını savunan Mutlu, “Zeytin kaç senedir aynı fiyatta. Nektarin ve kivi para kazandırıyor. Gemlik markaydı, para etmediğinden yakında kaybederiz. Masrafı çok, getirisi az” dedi.

Kuraklık Nedeniyle Tahminler Tutmadı

Serhat TEZCAN/Hürriyet Bursa
26.12.2020

Geçtiğimiz günlerde ‘Bu nasıl rapor?’ başlıklı haberimize ilişkin arayan Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) Yönetim Kurulu Başkanı Ümmühan Tibet, sofralık zeytin konusunda bu yıl iklim koşullarının kötü gittiğini kaydetti. Tibet, sezonun henüz bitmediğini hatırlatarak, “Sofralık zeytin üretimi, beklentileri karşılayamadı” dedi.

Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) illere göre hazırladığı zeytin raporu ile ilgili geçtiğimiz günlerde Hürriyet Bursa’da yayımlanan haberin ardından raporu hazırlayan kurumdan yanıt geldi. Raporda Bursa bölgesinde geçen yıl ile bu yıl arasındaki üretim kıyaslamasında artış belirtiliyordu.

Bunun nedenlerini sektör temsilcilerine sormuş; ardından ‘Bu nasıl rapor?’ başlıklı haberimizi yayımlamıştık. UZZK Yönetim Kurulu Başkanı Ümmühan Tibet, bununla ilgili arayarak, konu hakkında görüşlerini belirtti.

AĞAÇ SAYISI ARTTI

Türkiye’de son 20 yılda 95 milyon ağaç varlığının 188 milyona ulaştığını söyleyen Tibet, yaklaşık 158 milyon zeytin ağacı bulunduğunu ve yaklaşık 30 milyonun henüz meyve vermeyen zeytin ağacı olduğunu aktardı. Tibet, periyodisitenin zeytin ağacı varlığı ile kısmen giderildiğini dile getirdi.

SEVİNDİRİCİ GELİŞME

Son yıllarda var ve yok yılı arasında farkın yüzde 35’lere kadar gerilediğine dikkat çeken Tibet, “Bu bizim için çok sevindirici. Çünkü geleneksel zeytin üreticisi diğer ülkelere baktığımızda o ülkelerin iklim değişikliğinden bize göre daha fazla etkilendiğini görüyoruz. Örneğin Tunus’ta bir yıl 250 bin ton zeytinyağı üretimi yapılırken, ertesi yıl 100 bin tonda kalabiliyor. Son yıllarda İtalya’da üretim 700 – 800 bin tondan 300 bin tonlara kadar düştü. Bardağın dolu tarafını böyle görüyoruz” diye konuştu.

HEDEF DÜNYA İKİNCİLİĞİ

Konseyin İspanya’dan sonra dünya ikincisi olma hedefiyle yola çıktığını hatırlatan Tibet, gelişmekte olan zeytin ağacı ile beraber amaçlarının bu rakamlara ulaşmak olduğunu dile getirdi. Tibet, “Bakacak olursak 2017 – 2018 yılında 2 milyon ton dane zeytin üretimi yapmıştık. Bu 2 milyon ton ile İspanya’dan sonra dünya ikincisi olduk” dedi.

KİŞİ BAŞI ZEYTİN TÜKETİMİ 5 KİLOGRAM

Türkiye’nin dünyada en fazla sofralık zeytin tüketen ülkelerinin başında geldiğini belirten Tibet, kişi başı yaklaşık 5 kilogram sofralık zeytin tüketildiğini aktardı. Üretimin 3’te birinin sofralığa ayrıldığını ifade eden Tibet, 3’te 2’sinin yağlık olarak değerlendirildiğini söyledi. İtalya’da, İspanya’da ve diğer ülkelerde Türkiye kadar yoğun sofralık zeytin tüketimi olmadığına işaret eden Tibet, bu nedenle zeytinyağının daha yavaş ilerlediğini kaydetti.

ZEYTİNYAĞI TÜKETİMİ 2-2,5 KİLOGRAM

Türkiye’de zeytinyağı tüketiminin diğer geleneksel ülkelere göre çok düşük olduğunu söyleyen Tibet, geleneksel zeytin üreticisi ülkelerde kişi başı zeytinyağı tüketiminin 5 kilogramın üzerinde olduğunu anlattı. Yunanistan’da 12-13 kilogram, İspanya’da 9 kilogram, İtalya’da 11-12 kilogram tüketim oranlarının bulunduğunu belirten Tibet, “Ülkemizde halen 2-2,5 kilogram tüketim var. Pandemi dönemi ile birlikte sağlığımıza verdiğimiz önem farkındalığının artmasından halkımız, zeytin ve zeytinyağı tüketimini daha da artırdı. Bu, bizim mutlu olduğumuz bir durum. Umuyoruz ki yakın gelecekte üretimimizin tamamını tüketebilir duruma geliriz” diye konuştu.

İKLİM KOŞULLARI KÖTÜ GİTTİ

Sofralık zeytin konusunda bu yıl iklim koşullarının kötü gittiğini ifade eden Tibet, özellikle Ağustos ve Eylül ayları içinde bölgesel olarak dolu zararı nedeniyle beklentilerinin altında üretim gerçekleştiğine işaret etti. Sezonun henüz bitmediğini ve hasadın devam ettiğini hatırlatan Tibet, “Ama yaptığımız gözlem şunu gösteriyor ki sofralık zeytin tahminimizde önemli bir düzeltme yapacağımız tahmin edilmektedir. Çünkü kuraklığın Aralık ortalarına kadar devam etmesi nedeniyle dane gelişimi olamadı. Sofralık zeytin üretimi beklentileri karşılayamadı” dedi.

KURAKLIKTAN BEKLENTİLERİ KARŞILAYAMADIK

Sofralıkta Gemlik Zeytini’nin dünyanın en kalitelisi olduğu yönünde iddialı olduklarını vurgulayan Tibet, “Bursa, Gemlik Zeytini’nin orijinidir. Maalesef kuraklık nedeniyle beklentileri karşılayamadık. Bu tahminler yapıldıktan sonra kuraklık devam ettiği için beklentilerin de altına düşmüştür. UZZK olarak yaptığımız tahmin çalışmaları sektörel tahmin çalışmalarıdır. Yani konsey olarak masa başında oturup, bu çalışmaları yapmıyoruz. Uzmanlarımız 4 farklı bölgede Zeytincilik Araştırma Enstitüsü, Marmarabirlik, Tariş’in Uzmanları, Ziraat Odalarının Uzmanları, Odalar, Borsalar’da çalışanlar, büyük firmalarımızın uzman arkadaşları ile beraber 4 farklı heyet kuruyoruz” diye konuştu.

SON 3-4 YILDA SAPMALAR GÖRDÜK

Yapılan çalışmaları konseyin koordine ettiğini söyleyen Tibet, heyetlerin bağımsız olarak bölgesinde çalıştıklarını kaydetti. Heyetlerin birebir görüşmeler de yaptıklarını ifade eden Tibet, ardından hazırladıkları raporu konseye gönderdiklerini anlattı. Kendilerinin bu raporu tekrar sahada kontrol ettiklerini belirten Tibet, “Raporu sonradan yayınlıyoruz. Rapor yayınlandıktan sonra gelişen iklim koşulları nedeniyle de son 3-4 yılda sapmaların olduğunu gördük. Bu konuda geçtiğimiz yıl en büyük sapmayı Aydın Bölgesi’nde yaşadık. Aydın Bölgesi hasadı geç başlar. Ocak ayındaki aşırı yağışlar ve zeytindeki bazı bitkisel problemler, dökülme nedeniyle üretici, zeytinini toplayamadı. Haliyle beklentinin altında bir üretim gerçekleşti. Orda bir düzeltme yaptık. Bu düzeltmede bugüne kadar ki en yüksek düzeltmeydi” dedi.

KAMUOYU İLE PAYLAŞILACAK

Bu seneki tahminin, sezon bittiğinde tekrar kontrol edilip, gerçekleşen rakamların kamuoyu ile paylaşılacağını açıklayan Tibet, “Ama görünen şu ki sofralık zeytin tahminlerinde şu aşamada bir sapma imkanı görüyoruz. Sezon sonunda benim kişisel fikrim olarak değil, uzmanlarımızın bir görüşü olarak kamuoyu ile paylaşılacaktır” diye konuştu.