Refresh loader

Archive : Sağlık

Cinsellik-Afrodizyak

“Seni sıcak zeytinyağı gibi seviyorum.”
Çivi yazılı tabletten, 4000 yıl önce Mezopotamya

Antik Yunan’da sadece kadınlar değil, yarışmalara katılan erkekler ve savaşçı erkekler de zeytinyağı sürüyorlardı. Öyle ki Hera’nın, Zeus’u baştan çıkarmak için mis kokulu zeytinyağı ile vücudunu ovduğu ve kadife gibi olmasını sağladığı belirtiliyor. Kadınların yürüdükçe etrafa hoş kokular yaydıkları söyleniyor. İlk defa o dönemde kadınların, güzel kokan bitkileri ezerek zeytinyağı ile güzellik kremleri yaptığı biliniyor. Kadınlar, nadide etera parfüm şişelerinden damla damla akıtarak yılda 1,5 litre zeytinyağını yüzlerine ve vücutlarına sürüyorlardı. Erkekler ise, spor, masaj ve cilt bakımı için yılda 5-10 litre zeytinyağı tüketiyorlardı. Gılgamış Destanı’nda da  yıl MÖ 3000’ler, kadınların hoş kokulu yağlar sürdüğü anlatılır. Asurlu tüccarların, sürünmek için zeytinyağı sipariş ettikleri biliniyor yıl MÖ 1950-1750.

California Üniversitesi’nden Prof. Tom Scanlon diyor ki: “Parlak, bronzlaşmış, sağlıklı bir vücut üzerindeki zeytinyağı, kelimenin tam anlamıyla “gösterişli” bir süstü. Yağ, vücudun erotik gücünü arttırdı ve ilk olarak Sparta’da, sonra da Yunan dünyasında aynı cinsiyetten erkek arzularını-oğlancılığı (pederasty / Päderastien-Knabenliebe) teşvik etti. “

Atina Üniversitesi’nde 2018 yılında yapılan bir araştırmanın sonuçları yayınlandı. İngiliz Daily Telegraph gazetesinin haberine göre 600 erkeğin katıldığı araştırma, günde en az 9 çorba kaşığı zeytinyağı tüketenlerde iktidarsızlık riskinin diğerlerine göre daha az olduğunu gösteriyor.

Bu kişilerde testosteron seviyeleri de, az zeytin tüketenlere göre yüzde 40 daha fazla.

Dr Christina Chrysohoou, uzun vadede bir erkeğin cinsel gücünü artırmak için “Viagra’ya değil zeytinyağına” başvurmasını öneriyor.

Chrysohoou, “Bu, cinsel fonksiyon sorunları için ilaçsız bir çözüm. Viagra ise uzun vadeli bir çözüm değil; sadece cinsel kapasitede kısa süreli bir etki yaratıyor” diyor.

1990’larda Viagra’yı bulan ekipte yer almış Prof. Mike Wyllie, genel olarak cinsel sorunların ilaçla çözümü eğiliminin yaygın olduğunu oysa sertleşme bozukluklarının yaklaşık yüzde 80’inin kalp damar sağlığıyla ilintili olduğunu vurguluyor. Bu kişilerde testosteron seviyeleri de, az zeytinyağı tüketenlere göre yüzde 40 daha fazla olduğu belirtiliyor.

Ayrıca, İngiliz Kalp Vakfı’da araştırma sonuçlarını desteklediğini açıklamış.

Girit ve Seks

Afrodizyak-Aphrodisiakum, libidoyu canlandırmak veya arttırmak için aktif bir bileşen. Cinsel arzuları tahrik edici ve uyarıcı etkisi var. Kısaca, bazı ot ve bitkisel  hatta hayvansal maddeler de dahil, elde edilen alaşımlarla cinsel gücü artırma. İsteği ve uğraşı neredeyse insanlık tarihi kadar eski.

Afroditin adından gelen kavram, cinsel haz ve gücü artırıcı maddelere verilen genel bir ad. İstiridye (Kazanova, cinsel gücünü günde çok miktarda istiridye yemeye borçlu olduğunu söylermiş),  bazı hayvanların boynuzları, tütsü-koku, kocakarı ilaçlarına ve macunlara varana kadar pek çok madde ve büyü gibi madde üstü de kullanılmıştır. Cinsel hayat, bütün canlılar için yeme içme kadar büyük önem taşıyor ancak, üreme işlevi ötesinde de cinsel haz ilk insanlardan bu yana vazgeçilmezliğini koruyor.

Türkçe dilinde, İsmet Zeki Eyüboğlu’nun çalışması “Cinsel Büyüler ve Anadolu Kuvvet Macunları” ve 18. yüzyılda “Tuhfe-i Müteehhilin” (Evlilere Armağan) kitabı bu yönde etraflı bilgi kaynakları arasındadır.

Bitkisel, hayvansal ve kimyasal kaynaklardan pek çok etkisi olan ve olmayan daha çok ticari, modern tıbbın da dahil olduğu yan etkileri de olan madde var piyasada. Zeytinyağı Afrodizyak alanında da en çok kullanılanlardan. Bir Girit/Kritsa atasözü-deyimi aynen şöyle:

“Zeytinyağıyla yatakta yağ gibi çalışırsın, tereyağıyla sadece iyi uyursun!”

Kleopatra  

Kleopatra MÖ 69-30, Sezar sonra da Markus Antonius’un ilgisini sürekli kılabilmek için eşek sütü banyosunun vücudunda bıraktığı hoş olmayan kokuyu yok etmek istiyordu.

Pürüzsüz, kadife gibi yumuşak bir cilde sahip olan Mısır Kraliçesi (Kleopatra) banyodan çıktı – ve gül kokulu zeytinyağı ile baştan ayağa kendini tekrar ovuşturdu. Parfüm bulutları da ayrıca Romalı Devlet adamlarının isteğini  uyandırdı! Aslında, yapısı ve etkisi ile zeytinyağı, cildin suya karşı bloke ve olumsuz dış etkilere karşı koruyan doğal nemlenmesini sağlar.  Cilt üzerinde koruyucu bir film oluşturur ve suyun kaymasını sağlayan çok küçük moleküllerden oluşur. Bunun için birkaç damla yeterlidir. Günümüz kozmetik endüstrisi, zeytinyağının bu etkisini kremlerle tende uygulanabilmesini sağlıyor.

Perpetua

Dinsel kitaplarda anlatıldığına göre; Mısırlı Aziz Makarios 4. yüzyılın ünlü bir sofusu idi. Büyüyle kısrak haline dönüştürüldüğü iddia edilen bir bakire kadını, vücudunun her yerini yağla ovarak, iyileştirmiş – koyu bir sofu için bile herhangi bir arzu duymadan yapılması zor, hassas bir görev. (Müller, Tom 2012)

Hristiyan dini tarihinde bir figür olan ve yargılanmakta olan Perpetua hapishanede bir gece rüya görür, “…  kademelerde büyük bir kalabalığın izlediği amfitiyatrodaydı. “Sonra yardımcıları ile çirkin bir Mısırlı (Aziz Makarios) benimle savaşmak için bana doğru geldi. Yakışıklı gençler de benim yanıma geldi ve benim de yardımcılarım ve taraftarlarım oldu. Beni soydular, bir erkek gibiydim. Arkadaşlarım, savaş oyunlarında olduğu gibi benim bakımımı yapıp, yağla ovdular. ” diyor. (Müller, Tom 2012)

Caterina Sforza

Rönesansta zeytinyağının yeni kullanım alanları ve kimyasal özellikleri geliştirildi. Cadıların yaptığı gizli merhem ve tentürler çoğunlukla zeytinyağından yapılıyordu. Rönesansın bilimadamı öncüllerinin farmakolojik ve simyasal yaratıcılığı geniş alanlar açtı. Parlak zekası ve güzelliğiyle ünlü ve soylu Caterina Sforza,  500’ün üzerinde ilaç, simya ve kozmetik (koku, krem) tariflerinden oluşan „Eksperiment“ (Gli Esperimenti) adını verdiği bir kitap bıraktı. Savaşlar, tutsaklıklar içinde geçen maceralı bir özel hayatı, üç evliliği ve 8 çocuğu oldu. Ve son yıllarda Caterina Sforza’nın “Mona Lisa” olduğu iddia ediliyor.

“Tariflerinin birçoğunun kökeni büyülü ritüellerde vardı. Ayrıca, antik Yunanlıların coşkuyla uyguladığı cinsel uyarılma için gurur duydukları, zeytinyağının yetişkin afrodizyakları ve erotik yardımcılığı  geleneğini sürdürdü.” (Müller, Tom 2012)

Sisi Avusturya Kraliçesi Sisi (Elisabeth 1837-1898), döneminin en güzel kadını olarak biliniyordu, özellikle Macaristan, Avusturya, İsviçre ve Almanya saraylarında zengin, aristokrat erkeklerin gönlünü fethetmişti. Çok özgür bir hayat sürdü, en çok dikkat ettiği cild güzelliğiydi. Uzun süre, 2. yüzyılda Galenos tarafından geliştirilmiş olan “Coldcream” kullanmıştı. Bu günümüzdeki nemlendirici kremlere tekabül ediyordu ve içeriğinde; su, balmumu ve zeytinyağı vardı. Nemlendirici ve E Vitamini bir bileşen ‘Anti-Aging’ fonksiyonu görüyordu. Kraliçe ayrıca, serin yüz maskesi ve sıcak olarak da ‘Zeytinyağı Banyosu’ yapıyordu.

Zeytin yaprağı Özü (Hulasası)

Olivenblattextrakt – Olive leaf extract 

Zeytinyağı yapraklarındaki Oleuropein maddesi sağlık ve kozmetikte geniş bir değerlendirme alanı buldu.

Zeytin ağacının yaprakları, mikrop öldürücü, ateş düşürücü, yatıştırıcı, kan şekerini ve yüksek tansiyonu düşürücü, iştah açıcı, idrar söktürücü özelliklere sahiptir. Şeker hastalığına da zeytin yaprağı önerilir.

Yıllardır çok yaygın bir şekilde antibakteriyel özelliği nedeniyle vücuttaki parazitlere karşı, bağırsakların temizlenmesinde kullanılıyor. Çay olarak da giderek yaygınlaşıyor.

Ateş düşürmede “daha etkili bir yöntemse zeytin yapraklarını kaynatarak elde edilen özün -yaklaşık yarım litre kalana kadar kaynatılan bir litre su içine 30g kadar zeytin yaprağı- tatbiki ile ateşin düşürülmesi sağlanır” (Rolleston, George 2010) (Aktaran: Cihan Özgün, ZAY 2018).

Gastrit ve ülsere karşı korumada etkin yardım sağlar. Hazmı en kolay olan zeytinyağı besinlerin bağırsaklar tarafından çok daha iyi emilmesini sağlayarak bağırsakların çalışmasını düzenler. Zeytinyağı gastrik asiditeyi azaltabilmektedir. Yağların sindirimi diğer besinlerin aksine ince bağırsaklarda başlamaktadır. Zeytinyağı, bilinen sıvı yağlar içinde en kolay hazmedilenidir. Çünkü zeytinyağı, diğer yağlardan farklı olarak, midede bulunduğu sürede sindirim için gereken mide asitlerini düşürdüğü gibi, midede çok kısa bir süre kalarak bağırsaklara geçmektedir. Buna ek olarak zeytinyağı, sindirim için vazgeçilmez olan salgıları da olumlu yönde etkilemekte ve safra kesesinin kolestrolden temizlenmesine yardımcı olmaktadır.

Sabun

Günümüzde, “Sabun yapımında temel olarak, zeytinyağı, pirina yağı, ayçiçek yağı, yerfıstığı yağı, palmiye özü yağı, iç yağı gibi yağların kullanımı ile elde edilen yağ asitleri sodyum tuzları (sabunlar) yıkama, pişirme, sıvılaştırma, ve sabunlaşma basamaklarından meydana gelmektedir” diyor Manisa CBÜ öğretim üyesi Doç. Dr. Özlem Tokuşoğlu.

Sabun kurudukça, yağ ve alkali karışımı fermente olur, hijyenik ve dermatolojik özelliklerini iyileştirir, en az altı ay süren bir işlem olmasına rağmen, yıllarca sürebilir.

Nihai sabunun kalitesi, bileşimi ve yaşı ile belirlenir.

Mezopotamya’nın bereketi sadece şarap ve zeytinyağıyla sınırlı değildi. MÖ 3000 yılından kalma kil tabletlerde, potasyum ve yağla karıştırılarak elde edilen bir maddeden söz edilmektedir.

Romalıların yıkanmaya düşkün oldukları MÖ 25’de yüzlerce hamamın olduğu biliniyor. Ancak, sabunun Roma hamamlarında temizlik alanına girişi MS. 200’lerde. Mısırlılar da banyoyu seviyor ve temizliğe özen gösteriyorlardı. Türkler ve Osmanlılar sabun yerine kaşıkotu, tavşankulağı gibi çeşitli ot ve kökler, kül kullandılar.  O dönemde Yunanlılar da temizlik için bitkilerden yararlandılar ama, daha sonra zeytinyağı süründüler. MS. 2. yüzyılda, Yunanlı fizikçi ve doktor Galenos, hem sağlık hem de temizlik amaçlı olarak sabunu önermişti. Rönesans’la birlikte Marsilya ve Venedik arasında bir sabun imalat merkezi oluştu. Deri işletmeleri, tekstil boyamada, yün işliklerinde yoğun bir zeytinyağı kullanımı vardı.

This image has an empty alt attribute; its file name is sabun-013.jpg

Bir Fransız tarafından ilk sabun fabrikası Kandiye’de kuruldu. Osmanlıların adada sabun fabrikalarının hızla artışını sağladıkları anlaşılıyor. Sabun üretimine ilişkin bilgi ve teknikler konusunda Osmanlının bir tecrübe birikimi vardı. Suriye Halep, (Suraiya Faroqhi bunu Halep’in kuzeyindeki Akabe ve güneydeki Eiat’ı içine alan bölge, günümüzdeki; Suriye, Lübnan, Filistin ve İsrail olarak düşünüyor, yani Afrin ve Nablus da bu bölgenin içinde yer alıyor.) Mora, Hatay ve Midilli sabun işlikleri bunlardan en bilinenleri. 17. yüzyılda Tunus sabunları da Akdeniz piyasasında yer alıyordu. Mısır ve Osmanlı önemli alıcılardandı.

Nablus, 1700’lerde sabun başkenti olarak biliniyordu. Bir başka merkez ise Marsilya idi. Marsilya, bilimsel araştırmalar sonucu denizaşırı ülkelerden elde ettiği diğer bitkisel yağlarla sabun pazarında kısmi bir üstünlük sağlamış olmakla birlikte, sabun sanayiinde hammadde olarak Girit’e başvurması öneriliyordu. Kuzey Avrupa’da kişisel temizlik, yıkanma pek yaygın değildi ama, giysilerin sabunlanması önemliydi. Onu da Provence’deki parfüm kokulu sabun imalathaneleri karşılıyordu. Ayrıca, hem Fransa hem de Osmanlı tekstil ve yün işliklerinde (Fes de buna dahil) sabuna ciddi bir ihtiyaç duyuyordu. Marsilya sabun işliklerinin 18. yüzyılın ilk çeyreğinde toplam ithalatının %55’i Osmanlı zeytin bölgelerinden yapılıyordu. Girit’in ünlü zeytin bölgesi Hanya ise tek başına %22’den fazlasını karşılıyordu.

Girit Osmanlı döneminde, hem zeytinyağı hem de sabun işlikleri alanında önemli bir gelişme gösterdi. 1723 yılında altı olan sabun işliği sayısı, 1750’lerde oniki, 1783’de ise onsekizi bulmuştu.

Günümüzde kullanılan sabun, yani “gerçek anlamda bilimsel sabun yapımı ise, 18. yüzyılda Michel Eugene Chevreul’un katkılarıyla, kimyasal formüllerin ortaya konulması ve buhar makinesi vb. buluşların gerçekleşmesiyle oluşturulmuştur ve sabun yapımı gerçek bir sanayiye dönüştürülmüştür.”(Ertunç, Metin 2018)

Trablus’taki işliklerin 17. ve 18. yüzyıllarda, Osmanlı İmparatorluğu’nun sabunundaki temel alkali madde olan külün taşınmasını zorunlu kılan elverişli mali düzenlemeleri yapması Humus ve Hama çöllerinden (bugün Suriye’de) Trablus’a ulaştırılmasını sağladı. Bu kül nakliyesinin üçte ikisi yasal olarak, Osmanlıların Trablus’ta kurduğu dört devlet sabun işliğine tahsis edildi. Bu gelişme sonrasında, Tripoli’de Han al-Sabun yerel sabun endüstrisinin kalbi oldu. Buradan Tripoli sabunları Levant’ın (Lübnan) dışındaki noktalara ve hatta Osmanlı dünyasının ötesine geçti.

Suriye ve Lübnan’da, günümüzde hala zeytinyağından yapılan sabunların yanı sıra defne sabunları da çok ünlü, Lübnan’da Audi Vakfı tarafından kurulan küçük güzel bir müze var, eskiden sabun fabrikası olan bir binada bulunuyor.

Sidon kentindeki Musée du Savon’da (Sabun Müzesi),  Tripoli’nin 16. yüzyıldan kalma sabun pazarı Han al-Sabun, Eski Şehir’de görülmesi gereken yerlerdendir.

Hem Suriye hem de Lübnan’daki birçok geleneksel sabun üreticisi günümüzde; yeni bir pazarlama stratejisi geliştiriyor: Birincisi, batı banyosu ve güzellik ürünleri için kullanılan paketleme uygulamalarını geliştiriyorlar, sonra, Avrupa, ABD ve yakınlarındaki Körfez ülkelerinde bu tür ürünlere yönelik artan talebi karşılamak için sabunlarını “doğal” ve “organik” olarak pazarlıyorlar. Son olarak, bir dizi geleneksel sabun üreticisi de ürünlerinin daha iyi pazarlayabilmek için internet imkanını kullanıyor.

Klasik sabun yapımı, kişisel amaçlı veya küçük ticari imalata günümüzde de “Marsilya” metodu adı veriliyor. 20./21. yüzyılda hem Marsilya hem de Halep, Nablus birkaç yüzyıldır dünyanın değişmeyen sabun merkezleri olmayı sürdürüyorlar.

Türkiye’de 1990’lı yıllarda Ayvalık’taki geleneksel sabun üretimi önemini kaybetmiş ve Nizip, Hatay ve İzmir’e kaymıştır.